Hacı Beytullah MUTLU

Tarih: 18.09.2025 14:17

ÜTOPYA

Facebook Twitter Linked-in

ÜTOPYA

Toplum artık değerlerine sahip çıkmalıdır. Bu değerlerimize sahip çıkarsak yeniden toplumun değerine uygun olan kavramlardan göz ardı etmeyerek doğru yolu bulacağız.

Ütopya dememizin de aslında nedeni hayal ürünü değil bizim yapmamamızdır. Eğer doğru yolu izlersek neden olmasın ki?

Yayınlamış olduğum son eser de topluma hizmet vererek onların davranış biçimlerini endeksliyorum. Toplumun bir parçası olurken neden ayrışalım ki?

Soy isimler dağıtılınca neden bizlere seçkinleri verilmedi?

Adaletin ise daha önemli olduğunu bu eserde okuyacağız.  Toplumların geleceğini konuşurken çoğu kez siyaset, ekonomi ya da teknolojiden bahsediyoruz.  Oysa Toplumun Ütopyası bize, asıl tartışmamız gereken şeyin kültürel ve ahlaki değerler olduğunu hatırlatıyor. Kitap, adalet, dürüstlük, eşitlik, diğergamlık, şefkat, merhamet ve saygı gibi kavramları merkeze alarak bir “ideal toplum haritası” çiziyor.

https://morpheusyayinevi.com/urun/haci-beytullah-mutlu-toplumun-utopyasi/

Kitabı ise bu linkten satın alabilirsiniz.

Bu yaklaşım bana Durkheim’ın “kolektif bilinç” kavramını hatırlattı: Toplumu ayakta tutan, bireyleri bir arada tutan şey ortak değerlerdir. Benzer bir şekilde, toplumsal çözülmelerin kaynağını değer erozyonunda görüyor. Adaletin bozulduğu, dürüstlüğün önemsenmediği, eşitliğin göz ardı edildiği bir toplumda teknik gelişmelerin ya da ekonomik büyümenin bir anlamı olmayacaktır.

Kitap bölümler halinde ilerliyor. Önce adaletin tarihsel ve felsefi temelleri anlatılıyor; Platon’dan Rawls’a uzanan çizgi, bugünün sosyal adalet tartışmalarıyla buluşturuluyor. Ardından dürüstlük kavramı ele alınıyor. Burada sadece kişisel erdemden değil, toplumsal güvenin temeli olarak dürüstlükten söz ediliyor. Yolsuzluğun, güvensizliğin ve kurumsal çürümenin panzehiri olarak dürüstlük, bireysel davranıştan çok kültürel bir yapı taşı olarak sunuluyor.

Eşitlik bölümü, Rousseau’dan Rawls’a geniş bir teorik çerçeveyle işlenmiş. Eşitliğin hukuki, siyasi ve ekonomik boyutları ayrıntılı tartışılıyor. Bu noktada yazar, eşitliği yalnızca “herkese aynı şeyi vermek” olarak değil, hakkaniyetle bağlantılı bir kavram olarak ele alıyor: herkese ihtiyacına göre adil davranmak.

Diğergamlık, şefkat ve merhamet bölümleri ise daha çok toplumsal ilişkilerin duygusal ve etik boyutunu öne çıkarıyor. Buralarda Durkheim’ın toplumsal dayanışma fikri ile Bauman’ın “öteki”ne karşı etik sorumluluk tartışmaları yankılanıyor. Fedakârlığın, empati ve şefkatin toplumda güveni ve barışı besleyeceğini savunuyor.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —