Sessiz Çığlıklar Ülkesi
Bizim toplumumuzun en büyük sorunu, aslında sorunlarını konuşamaması. Herkes birbirine bakıyor ama kimse birbirini görmüyor. Herkes yüksek sesle konuşuyor ama kimse kimseyi duymuyor. Sokaklarda kalabalık var, ama içimizde büyük bir yalnızlık.
Eğitimde umut arıyoruz, ama çocuklarımız test kitaplarının ağırlığı altında hayallerini kaybediyor. Sağlıkta güven arıyoruz, ama hastane koridorlarında bekleyen insanların gözleri bize başka bir hikâye anlatıyor. Adalette eşitlik diyoruz, ama güçlü olanın sesi zayıfın hakkını bastırıyor.
Bir toplumun aynası, aslında bireylerinin vicdanıdır. Ancak vicdanlarımızı susturduk; yerine ekranların, sahte başarı hikâyelerinin ve tüketim çılgınlığının sesini koyduk. O yüzden bugün toplumsal sorunlarımızın kaynağı ne siyasette, ne ekonomide, ne de dış güçlerde. Asıl sorun, aynaya bakarken kendimizi görmememiz.
Belki de toplumun en derin yarası, umut ile gerçeğin birbirinden kopmuş olmasıdır. Umudumuz var gibi yapıyoruz, gerçeğimizi gizliyoruz. Güçlü görünüyoruz ama kırılganız. Konuşuyoruz ama anlaşılmıyoruz.
Ve işte bu yüzden, toplumsal sorunlarımızın çözümü ne yeni kanunlarda ne de yeni vaatlerde. Çözüm, birbirimizin kalbine dokunabilmekte, aynı sofrada aynı ekmeği bölüşebilmekte, aynı acıya aynı gözyaşını dökebilmekte. Çünkü sorunlarımız ortak, ama çözümlerimiz parçalı.
Bir gün bu ülkenin sokaklarında birbirini gerçekten gören gözler çoğaldığında, işte o zaman “sessiz çığlıklarımız” susacak. Ve belki de ilk kez, toplum olarak kendimizi bulacağız.