Ahmet Karayün
Tarih: 22.10.2011 14:30
Kuş yuvadan uçarmıymış…
Bir erkek evladı evlendirmek ne kadar kolaymış aslında… Eve yeni bir insan gelmesi çok hoş karşılanırken, evden bir aile ferdinin çıkışı ise bir o kadar zor geliyormuş insana.
Anne ve baba… Evlenip, bir yuva kurarlarken tek başınadır. Daha sonra aileye yeni misafirler gelir. Kız ve erkek çocukları olur. İki kişiden oluşan bir aileyken, bu sayı beşe, altıya kadar yükselir. Ev ıssız değildir artık. Yuva şenlenmiş, evin her köşesi bebeklerinin ağlama ve gülme sesleriyle dolmuştur. Evde her şey onun rahatına göre dizayn edilmeye başlanır.
Derken ikinci, üçüncü çocuk gelir… Ardından ilk çocuğunun okul yılları. Hep ilkleri onda görürsün. Sen ne sıkıntı çekiyorsan, çocuğuna yansıtmamaya, çektirmemeye çalışırsın. Ama okul harçlığının veremedin mi, yada yırtılan ayakkabısı yerine yenisini alamadın mı derin hüzünlere gark olur yüreğin.
Yavaş yavaş büyür, olgunlaşırsın. Onlarla birlikte gelişir bu büyüme süreci. Beraber ağlar, beraber gülersiniz. Sofranızdaki kuru soğanı yine beraber kırar, paylaşırsınız. Yeri gelir, birbirinize kızdığınız, küstüğünüz olur… Ama ne çocuklarınız size olan saygısını, nede siz onlara olan derin sevginizi yitirirsiniz.
Okul zamanları sona erer ve aileye maddi katkı sunmaya başlarlar. Birer delikanlı ve genç kız olmuşlardır artık. Şöyle bir durup bakarsınız ve gözlerinize inanamazsınız. Hala minik yavrunuz olarak görürsünüz onları.
Derken, birinin askerlik zamanı gelir ve yuvadan onbeş aylığına ayrılmak zorunda kalır. Onun boşluğunu tüm aile hep beraber hissedersiniz. O boşluğu doldurmak için, kendinizi farklı farlı alanlara yönlendirirsiniz. Sayılı günler geçer geçmesine ama, size sanki bir asır gibi gelir o onbeş ay…Her günü bir yıl gibi geçen onbeş ay dolup, yavrunuz yuvasına dönerken, sevinci ve hüznü aynı anda yaşarsınız. Çünkü ondan küçüğünün gitme vakti gelmiştir. Biri gelir, öteki yirmi gün sonra, onbeş aylık ayrılığın biletini kestiriverir.
Birinin geldiğine, ötekinin gittiğine alışmaya çalışırken, kız evladının nişanını yaparsınız. Derken diğerinin geliş zamanına düğün tarihi alınır evin ablasının. İkinci onbeş ay da geçmiş ve düğün zamanı gelmiştir artık… Eve biri girip, tekrar biri çıkacaktır.
Evin ikinci annesidir o ve artık yuvadan uçmaya hazırlanmaktadır. Ev halkı bir türlü gideceğini idrak edememiştir… Taaa ki çeyizleri evden çıkıp, yerine bıraktığı o kocaman boşluğu hissedene kadar. Düğün gününe kadar, yine de evden uçup gideceğine kimse inanmaz. O ak gelinlikler içinde evde son dakikalarını geçirirken, herkesin aklında onunla ilgili anılar uçuşup durur.
O sanki bu evde misafir olduğunu bilirmişçesine 25 yıl boyunca hiç kimseyi kırmamış, incitmemiştir. Herkesin sorunuyla ilgilenmiş, sıkıntılarını dinlemiş, yardımsever yüreğini herkese sonuna kadar açmıştır. Evinden beyaz duvaklar, davullar ve zurnalar eşliğinde çıkarken, alnı aktır. 25 yıl boyunca, tek bir söz getirmemiş, sevdiklerinin gurur kaynağı olmuştur. Yaşlar süzülür göz pınarlarından, onunla olan anılar geçerken hafızalardan…
Gerçekten kuş uçmuştur yuvadan. Dolapları, yatağı boşalmıştır. Odasında ağır bir hüzün vardır artık. Kimse girmek istemez, çünkü kokusunu almaya dayanamazlar. Televizyon izlerler ailece, her akşam gelip uzandığı kanepeye kayar gözleri. Son yaptığı cıngarlıkları hatırlar herkes… Duvarlarda yankısı kalmıştır son çığlıklarının ve kahkahalarının. Sonra herkesin aklına onun mutluluğu gelir. Evin küçük annesi, büyük bir anne olacaktır artık. Kendi yuvasını kurmuştur… Emin ellere teslim olduğunu da bilir ve rahat bir nefes alırlar.
Bu filmin burada bitmediğini bilir ve filme eklenecek küçük oyuncuların heyecanını yaşarlar. Artık oyuncu kadrosu genişleyecektir. Hoşça kal değildir bu, yeni bir merhabadır hayata… Merhaba yuvamızın yeni ve minik şubesi… Hoş geldiniz… Sizi seviyoruz.
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —