YEREL HABERİM
Tarih: 24.03.2010 12:20
Kedi patili sessiz arkadaşım
O sessiz çocuğun aramızdan ayrıldığını öğrendiğim gün, ben bir başka karikatüristle uğraşıyordum.
“L'Echo des Savanes” dergisinin son sayısında gördüğüm bir karikatür.
Hüzünlü bir adam düşünün.
Çırılçıplak.
Bir ayağından prangaya bağlanmış.
Ama öyle böyle bir pranga değil.
Bildiklerimizin, siz deyin 30 ben diyeyim 40 katı kadar.
Adamın yanında kapkara bir dağ gibi duruyor.
Sürüklemeye kalksanız bir milim kımıldatamayacağınız bir pranga.
Anlayacağınız, sizi sonsuza kadar oraya mıhlamış.
O çırılçıplak, hüzünlü adam yanında heyula gibi duran prangaya bakıp ne diyor biliyor musunuz?
“Hiç umurumda değil, zaten hiçbir yere gitmiyorum.”
Hayatımda bundan daha trajik bir kabullenme görmedim.
* * *
Bir adam düşünün ki; yanınızda yürür, adımları dilsizdir, işitmezsiniz.
Konuşur, sesini duymazsınız.
Sesini duymadığınız için hayatta hiçbir şikâyetini de işitmezsiniz.
Bir adam düşünün ki; işinin alasını yapar, hakkını aramaz.
Siz vermezseniz, hakkı hep baki kalır.
Bir adam düşünün ki; her gün herkesi yerer.
Ama hiçbirini kırmaz, dökmez.
Bir adam düşünün ki; yaptığı iş, züccaciye dükkânına giren filinkinden beter bir şeydir.
Ama o, filin ayağına kedi patileri takmıştır. Tırmalar ama asla yırtmaz.
Karıncaezmez Şevki'den bile müşfiktir; dükkâna girer çıkar, bir küçük fincanın burnu kanamaz.
O insan Bülent Düzgit'tir.
Benim sessiz ve yalnız arkadaşım.
Türk karika-türünün sessiz devi.
Allah'ın, cüssesinden esirgediğini ruhuna fazlasıyla iade ettiği büyük insan.
Onu kaybettik.
* * *
Her öğleden sonra onu yazı işleri salonunun kapısında, elinde en az üç karikatürle çıkarken görürdüm.
Her gün üç ayrı karikatür çizer, hangisini istediğimizi sorardı. Bizi böyle bonkörce kullanabileceğimiz bir lükse boğardı.
Hiç de kolay iş değildi üzerimize yıktığı.
Pahada ağır, yükte daha da ağır bir şey.
Olağanüstü 3 karikatürden birini seçmek.
Yarına bırakalım deseniz, mümkün değil; yarın 3 olağanüstü karikatür daha gelecek.
Bülent Düzgit'in ölüm haberini aldığımda nedense bu karikatür gözümün önüne geldi.
Onun, kimsenin işitemeyeceği bir sesle avaz avaz haykırdığını hissettim:
“Hiç umurumda değil, zaten bir yere gitmiyorum.”
Doğru, her gün orada, Hürriyet'teki küçük odasındaydı.
Sessizce, kimsenin işitemediği kedi patileri ile geliyor, işini yapıyor ve gidiyordu.
Şimdi öksüz bıraktığı anneciğiyle yalnız ve münzevi bir hayatı sürüyordu.
Şikâyetsiz adamdı.
İyi adamdı.
Sessiz adamdı.
Ve şimdi onu bu dünyaya bağlayan, o heyula prangayı, o fani bedeni burada bırakıp gitti.
Çünkü artık gidecek bir yeri vardı.
Ve ben şimdi, belki de ilk defa, onun bıraktığı sessizliği, binlerce vatlık hoparlörden çıkmış gibi işitiyorum.
Meğer ne ses getiren adammış benim sessiz, kedi patili arkadaşım.
* * *
Yine o şarkı aklıma geliyor.
“Another brick in the wall”
Duvardaki herhangi bir tuğla. Alelade, sıradan, ötekiler gibi...
O tuğlayı bir çekiyorsunuz, ki bıraktığı boşluk muazzam.
Bilin ki; kedi patili insanların cenaze marşı, işte o delikten gelen muazzam şarkıdır.
“Artık gidecek bir yerim var” diyen o kahredici mahur beste.
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —