YEREL HABERİM

Tarih: 21.05.2010 00:08

Engelsiz koşuyor...

Facebook Twitter Linked-in

 Kılıçdaroğlu engelsiz ve tek başına koşuyor. Anlatayım...

Deniz Baykal istifa etmiş olmasaydı, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığa adaylığı -neredeyse- imkânsızdı.
Elbette Deniz Baykal’a saygısı bunun bir nedeni...
Ama “tüzük engeli” sadece Kılıçdaroğlu değil aday olmak isteyen her partilinin önünde yükseliyordu.
Tüzüğe göre Genel Başkan adayı olmak için kurultay delege sayısının yüzde 20’si tarafından önerilmesi gerekiyor.
250 dolaylarında imza...
Genel Başkan toleransı aşılsa bile siyasal geleceklerini lidere endekslemiş politbüro çarpar adamı...
Kaldı ki...
Bu imzaların daha önce bir kâğıda atılması da kabul edilmiyor.
Kurultayda o 250 delege başkanlık kürsüsü önünde sıraya girecekler, tek tek başkanlık divanı önünde imza atacaklar.
Ya önerdikleri aday seçilemezse?
O imzaları atanlar artık bir daha seçilmeyi rüyalarında bile göremezler.
Budanırlar.
Bir önceki kurultayda Haluk Koç ve Umut Oran Genel Başkan adayı olmaya kalkışmışlardı...
Fakat kürsü önünde kuyruk oluşturup imza atacak 250 “aslan sosyal demokrat yürek” nerede?
İkisi de sadece “aday adayı” olabildiler.
Orada takıldılar.
Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan seçildikten sonra CHP tüzüğüne el atmalıdır.
Fatih Altaylı ile ekran söyleşisinde “parti içi demokrasi” sözü verdi.
Bu sözü eyleme dönüştürmeli...
Demokrasi için 360 derecelik ufuk turunun başlangıç noktası önce CHP’nin demokratikleşmesi olmalıdır.
Tüzük değişmelidir.
Genel başkan adaylığını düzenleyen maddeler “arızalı” olanlardan sadece birkaçı.
Daha ne maddeler var.
Partinin milletvekillerinden örgütün en küçük birimlerine kadar tüm kademeleri genel başkanın iki dudağı arasında.
CHP tek örnek değil.
Bütün siyasi partiler liderlerini “siyaset şeyhleri” haline getirmiş.
Her sözleri her tavırları “keramet...”
Parti disiplinin genel kuralı şöyle işler:
“1- Lider daima haklıdır.
2- Eğer... Lider haklı değilse... Birinci maddeyi hatırla.”
Yani...
Türkiye’de demokrasi “liderler demokrasisi” olarak uygulanır.
Hele iktidar partisinde bu “arıza” daha da vahimdir.
Milletvekillerini lider seçer.
Onun seçim listelerinde isimleri koyduğu yerler kaderi belirler.
Meclis’e gelenler onun gözüne, sözüne, işaretine endekslidir.
Sadece “liderin dediği” olur.
Eller liderin işaretine göre kalkar.
Bakanlar aynı zamanda, başbakan da olan liderin emrindedir.
İstediğini bakan yapar, istemediğini gönderir.
Öyle ABD’de olduğu gibi başkanın bakan yapmak istediği kişiyi Senato’nun onaylaması falan gibi çizmeyi aşma durumları yoktur.
Özetle, bizde başbakan aslında “demokrasilerde kuvvetler ayrılığı” ilkesi gereğince ayrı olması gereken yürütme ve yasamaya hâkimdir.
Üçüncü kuvvet olan yargı da bu egemen gücün büsbütün dışında değildir.
Kılıçdaroğlu başkanlığında CHP iktidar olursa bu çarpıklığı gidereceğini kamuoyuna açıklamalıdır.
Bu uzun menzilli yürüyüşün ilk adımı ise CHP’nin önce kendi içinde demokratikleşme olmalı.

 

CHP İLK KEZ GEBE DEĞİL
CHP kurultaylar partisidir.
Sık sık da doğum yapar.
CHP ilk kez bu kurultayda hamile değil.
Hatırlayalım...
Gazeteci olarak izlediğim ilk “doğum yapan kurultay” 1967 yılındaydı.
1965 seçimlerinde dönemin CHP Genel Başkanı İsmet İnönü “Ortanın solundayız” sloganını kullanmıştı.
Bülent Ecevit ve aralarında Deniz Baykal’ın da bulunduğu “Mülkiye Cuntası” diye anılan Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden öğretim üyeleri bu slogan ekseninde saf tuttular.
İsmet Paşa’nın kanatları altında güçlendiler, çoğaldılar.
Buna karşılık CHP yönetimindeki bir grup “partinin Atatürk çizgisinden saptırılmak istendiği” gerekçesiyle direnişe geçtiler.
Bu grubun başını Turhan Feyzioğlu, Emin Paksüt, Coşkun Kırca çekiyordu.
Onlara “ortanın göbekçileri” adı takılmıştı.
Sonunda 1967 kurultayı toplandı.
Kılıçlar çekildi.
Ecevit liderliğindeki “ortanın solcuları” kurultayı kazandılar.
Bunun üzerine Turhan Feyzioğlu’nun lideri olduğu 47 milletvekili ve senatör CHP’den ayrılarak Güven Partisi’ni kurdular.
1969 seçimlerinde 15 milletvekili çıkararak Meclis’e girdiler.
1971 asker muhtırası ile dönemin Demirel hükümeti düşürüldü.
Yerine askerin güdümünde Nihat Erim hükümeti kuruldu.
Parlamentonun açık kalması ve demokrasiye dönüş kapısının kapanmaması uğruna İsmet Paşa -kerhen- bu hükümete CHP’den bakan verdi.
Ecevit ve ortanın solcuları kazan kaldırdılar.
Ecevit genel sekreterlikten istifa etti.
Bunları izleyen ilk kurultay 1972’de toplandı.
Ecevit İsmet İnönü’ye karşı genel başkan adayı oldu.
Kazandı...
Bunun üzerine kendilerini İsmet Paşa’ya yakın bulan Kemal Satır liderliğinde 58 milletvekili ve senatörden oluşan grup CHP’den ayrıldı.
Cumhuriyetçi Parti’yi kurdu.
Bu parti ileride Güven Partisi’yle birleşerek Cumhuriyetçi Güven Partisi adını aldı.
Bir dizi hükümette “küçük fakat etkin” ortak olarak yer aldı.
12 Eylül ihtilalcileri bütün partilerle birlikte bu partiyi de kapattı.
...............
Daha sonra CHP’nin türevi partiler de benzer doğumlar yaptı.
Sol kanatta hâlâ “tabela partileri” olarak varlıklarını sürdürüyorlar.
................
İlk kez CHP doğum beklemeksizin genel başkan değiştiren bir kurultay topluyor.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —