Duygu Canko

Tarih: 19.08.2025 11:42

Arap, Türk, Rum ve İranlı Dört Arkadaş

Facebook Twitter Linked-in

Arap, Türk, Rum ve İranlı Dört Arkadaş

“Arap, Türk, Rum ve İranlı dört arkadaş vardı. Adamın biri bir gün bunlara bir dinar verdi. İranlı: engür alalım, yiyelim, dedi. Arap: olmaz, ben ineb isterim. Türk ise: en iyisi üzüm almak, dedi. Rum: hiç tartışmayın, istafil alalım, dedi. Aralarında anlaşma olmayınca yumruk yumruğa kavgaya tutuştular. Her ne kadar hepsi de bir meyve istese de, cahillikten dolayı birbirine yumruk vuruyorlardı. Çünkü isimlerin sır ve manalarını bilmiyorlardı. Herkes kendi diliyle üzüm istiyordu.

Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mesnevisi’nde anlattığı bu kısa öykü aslında dünyamızın en büyük sorunlarından birine dikkat çekiyor. Birbirini anlayamayan insanlarla dolu bir yeryüzünde yaşıyoruz. Kimsenin kimseye tahammülü, hoşgörüsü kalmadı.

Misal vermek gerekirse, yeryüzündeki her insan mutlaka “iyi” olduğunu düşünür de iyilik etmekte pek yarış halinde değildir. Barış sözü kimsenin ağzından düşmez, parmaklar fotoğraf karelerinde barış işareti yapar, ama bunun için çaba gösteren pek olmaz. “İnsan hakkı” diye bağırır da herkes, sıra kendi menfaatine geldiğinde hakkı hukuku görmez olur.

Hepimizin istediği şeyler aslında aynı: sevgi, barış, adalet, hoşgörü. Ama konuştuğumuz diller farklı. Kavramlar havalarda uçuşuyor da içini dolduran, sahip çıkan yok. En dürüst konuşanlar genelde hırsızlar oluyor. Yalancılar hep doğruluktan dem vuruyor. Bu ülkeyi en ufak fırsatta üç pula satanlar, “vatan, vataaan” diye haykırıyor. At izi, it izine karışıyor vesselam.

Oysa ortak dil olarak İngilizce öğrenme hususunda harcadığımız vakit kadar —ki burada İngilizce öğrenmeyin demiyorum— iyilik yapmaya, iyi olmaya, güzel söz söylemeye, gönüller yapmaya zaman ayırsak dünya daha yaşanılır, daha güzel, daha adaletli, daha barış ve refah içinde olurdu.

Ama herkes üzüm istiyor, bağcının ise ağzını burnunu kırıyor hiç düşünmeden. Birisi diğerinin kalkınmasını, ilerlemesini, büyümesini kaldıramıyor. Bu büyüme, kalkınma Türkiye’de ise, hemen hemen hiç kimse istemiyor. Biz Türkler birçok şeyi çabuk unuturken, onlar Osmanlı’dan kalma intikam duygularını hiç söndürmüyorlar.

Bunu da terör yaratarak, terör örgütü besleyerek, kendi ellerini doğrudan ateşe sokmadan maşalarla ülkemizi yıldırmaya, sindirmeye çalışıyorlar. Masum ve sivil halkımıza yönelik adi saldırılar düzenleyen bu güruhlar göreceklerdir ki, terör bir gün bir bumerang misali dönüp dolaşıp kendilerini vuracaktır.

Kendi yarattıkları terör örgütleri —ki belli başlı malum ülkeleri herkes biliyor— bir gün ellerinde patlayacak. Bu kin ve nefret neden? Oysa dünyada herkese yetecek kadar arazi, yiyecek ve su var.

Kalın sağlıcakla.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —