Bugün, 15 Mart Dünya Tüketici Hakları Günü ve biz bu günü kutlayamıyoruz, çünkü kutlanacak bir şey bulamıyoruz.
Tüketici haklarının ilk kez dile getirilmesinden bu yana 57 yıl, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca Evrensel Tüketici Haklarının kabul edilişinden bu yana ise tam 33 yıl geçti. Derneğimizin büyük çabaları sonucunda bugün Türkiye’de 82 Milyon Tüketicinin haklarının korunması için hala var olan Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun çıkmasından bu yana da tam 24 yıl geçti.
Tüketicilerin haklarının korunması ile geçen büyük mücadelelere rağmen, üzülerek belirtiyoruz ki, yönetenlerin tüketiciler aleyhine icraatları, çıkardıkları aleyhe kanunlar, kanunla tırpanlanan tüketici kazanımları ve tüketici hakları mücadelesine karşı olumsuz bakış açıları sebebiyle, maalesef bugün kanunun çıktığı zamandan çok daha geride, hak mücadelesinde dünyada çok daha kötü bir yerdeyiz.
İşte bu sebeple, gerek tüketici haklarının yeteri kadar korunamıyor olması gerekse de tüketicilerin mevcut durumu düşünüldüğünde, bugün kutlanacak bir gün değil, sesimizi yükselteceğimiz bir gündür.Her zaman söylediğimiz gibi, bizleri yönetenler maalesef ki tüketicinin tarafında değil, tüketicinin tam karşısında yer alanların tarafında saf tutmaktadırlar.Ülkedeki her türlü olayın faturası tüketicilere kesilmekte, tüketiciler vergi, zam, pahalılık sarmalında hayatta kalmaya çalışmaktadır. Devlet, bugün tüketicinin sırtında kambur olarak durmaktadır.
Hiçbir şey üretemez duruma getirilen ülkemizde, vatandaşlar ucuz ve güvenilir gıdaya ulaşamamaktadır. Elektrik, doğalgaz, su olmak üzere tüm hayati ihtiyaçlar fahiş fiyatlarla ve sürekli yapılan zamlarla tüketiciye ağır bir yük getirmekte , bunların ücretlendirilmesinde 4-5 kalem sadece vergiler olarak tüketiciden alınmaktadır. Tüketici elektriği dağıtan firmanın bütün dağıtım masraflarından sorumlu tutulmakta, kayıp-kaçak bedellerinin geri alınmasını engelleyen yasa sebebiyle zarara uğramakta, izlemediği TRT’nin ödediği milyonluk Tv programları tüketiciye finanse edilmektedir.Geçtiğimiz yıl 3 ay içinde üst üste doğalgaza, 2 üst üste elektriğe zam yapılmış, yapılan zam oranları %45-50 dolaylarına dayanmıştır.2018’de mazota %85, gübreye %110, tohuma %95, zirai ilaca %100 ve enerjiye %85 zam yapılmasa idi, bugün ucuz sebze-meyve tüketiyor olacaktık.Dünyada kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biri iken sadece 7 ürünü üreten ,bunların dışında her şeyi, samanı bile ithal eden bir ülke yaratılmış, 15-16 TL’ye patlıcan, patates alınırken, bir de tüketilecek sebze-meyvenin tohumu şirketlerin kontrolüne verilmiştir. Zamların sebebi sadece spekülatörlerin stok yapması olarak açıklanmıştır.
Tüketici geçmediği köprünün, tünelin, gitmediği şehir hastanesinin, uçmadığı havalimanının ve binmediği trenin parasını vermektedir. Bu da yetmiyormuş gibi icraat diye sunulan bu hususlardaki “ücret garantileri” ise döviz kuruna sabitlenmektedir.Yani millet döviz alacağını TL’ye çevirmiş fakat devlet dövizden vazgeçmemiştir. Ürünlere zam yapanların döviz kurunda düşüşten sonra indirim yapmamasına devlet karşı gelmiş fakat devlet yaptığı zamları geri çekmemiştir.Her türlü isim altında uydurulan vergiler, vergilerin vergileri ve hatta dolaylı verginin dolaylı vergisi dahi tüketiciden alınmaktadır.Yaşanan her krizin, her siyasi olayın, iç veya dış politikadaki her çalkantının, daha doğrusu yönetenlerin her türlü beceriksizliğinin faturası tüketiciye yani halka çıkarılmaktadır.Türkiye’de, 2018 yılının son çeyreğinde enflasyon % 22,4 olarak açıklanmış ve Türkiye % 3 küçülmüştür. Halkın alım gücü yoktur. Enflasyon rakamları zaten çok yüksektir ama gerçekte tüketiciye yansıyan enflasyon %90’lar seviyesindedir.Varlık kuyrukları şeklinde açıklanan kuyruklar aslında yokluğun-yoksulluğun kuyruklarıdır.Tüketiciler varlığı ya da yokluğu buzdolaplarındaki gıdalardan, cüzdanlarındaki paradan, bakiyesiz banka hesaplarından, limiti kalmamış kredi kartlarından anlayacaklardır.Üretimin olmadığı bir ülkede pahalılığın çok olacağı, ek vergilerin ve zamların ortaya çıkacağı nettir. Tüketicinin mevcut durumunun da ülkemizin geleceğinin de kurtuluşu her alanda üretimdir.Devlet pahalılığın önüne geçmeli, en önemlisi de Devleti yönetenler fahiş zamlar yapmamalı ve ağır vergilerle halkın sırtına binmemelidirler..Pırlantadan %0 vergi alınırken halkın tükettiği (satın aldığı) temel tüketim ürünlerinden yüzde kaç vergi alındığını herkes bilmektedir. Peki, halk zam, pahalılık, vergi sarmalında debelenirken Devleti yönetenler nasıl bir hayat sürmektedir? Bunun sorgulamasını siz değerli tüketicilerimize bırakıyoruz. Bugün vesilesi ile Tüketicilere de bir kez daha sesleniyoruz: Gerçek olan, ipteki cambaz değil, cepteki deliktir.Ve Devleti yönetenleri uyarıyoruz: Tüketiciler yolunacak kaz değildir.Mevcut haklarımızı korumak, haksızlıklara karşı mücadele etmek ve Evrensel Tüketici Haklarının karşılığının ülkemizde uygulanabilmesini sağlamak için, Tüketicileri, Tüketici mücadelesinin ilk örgütlü ve öncü gücü olan TükoDer de örgütlenmeye davet ediyoruz.Haksızlığa uğradığınız da Tükoder sizlerin yanınızda olduğunu unutmayınız öğrenmek istediğiniz konuları bize yaza bilirsiniz, sağlıkla kalın bizi takip etmeye devam ediniz.
Telefon: 0212 873 25 23 – orhanruhi@hotmail.com Tükoder Beylikdüzü Şubesi Başkanı, Ruhi ORHAN