13.10.2024 15:58:00

158

Önder GÜZELARSLAN

                                   

Toplum Hayatımızın Ortak Paydası Ahilik

 

Adaletin, merhametin ve dürüstlüğün hayat bulduğu, kardeşliğin ve dayanışmanın simgesi haline gelen ahilik Türk milletinin İslam ahlakıyla yoğrulmuş kültürel bir zenginliğidir. Toplumda yaşayan fertleri birbirine yaklaştırmak ve aralarında dayanışmayı sağlamayı amaçlayan ahilik adeta Türklerin “Rönesans”ıdır.

1171-1261 tarihleri arasında yaşamış olan Ahi Evran tarafından Hacı Bektaş-ı Veli’nin tavsiyesiyle kurulan esnaf dayanışma teşkilatı olarak bilinen ahilik, Horasan diyarından Anadolu’ya gelmiş bir kültürel oluşumdur. Selçuklu döneminde kurulmuş olan teşkilat, Osmanlı döneminde de faaliyetlerini sürdürmüştür. Anadolu’da yaşayan halkın sanat, ticaret, ekonomi gibi çeşitli meslek alanlarında yetişmelerini ve ahlaki yönden donatılmalarını sağlamak için kurulan bu teşkilatın temel felsefesi dünya ve ahiret dengesinin tesis edilmesidir. 

Kısaca ahilik iyi ahlakın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin velhasıl bütün güzel hasletlerin birleştiği sosyo-ekonomik bir düzendir. Orta Çağ Anadolu’sunun toplumsal ve kültürel dokusuna yön veren ahilik, ülkemizde her yıl Eylül ayının son haftalarında ya da Ekim ayının başlarında Ahilik Haftası adı altında kutlanarak gelecek nesillere de bu düstur anlatılmaya çalışılmaktadır. Her ne kadar günümüzde ahilik teşkilatı yok olmaya yüz tutsa da bu toprakların bir mayası olarak unutturulmamaya çalışılmalıdır. 

İnsanları ötekileştirmeden bir dayanışma ve kardeşlik modeli ortaya koymaya çalışan ahilik teşkilatı nesilden nesile aktarılması gereken medeniyetimizin önemli bir temel taşıdır. Ehliyet ve liyakat esası göz önünde tutularak kurulan ahilik adeta fütüvvet anlayışına dayanmaktadır. İçinde tasavvufi ve ahlaki gelenekleri barındırmakta ve yüksek ahlak seviyesine mensup kişilerin bir araya gelerek oluşturdukları bir yapı olma özelliğindedir. 

Ahilikle ilgili bu girizgahtan sonra günümüzde bu anlayışı sürdürmeye gayret eden bir isimden, zanaat erbabı bir kişiden sizlere bahsedeceğim. Geçtiğimiz hafta içinde birtakım ziyaretler için Asya’nın cenneti Çanakkale Küçükkuyu bölgesinde yaşayan kıymetli bir dostum olan Harun Engin Başkan ile Çorum’un İskilip ilçesine gittik. İskilip’te kaybolmaya yüz tutmuş el sanatlarımızdan semercilik, sepetçilik, ağaç oymacılığı ve ayakkabıcılık gibi el sanatlarını devam ettiren kişilere rastladık. Bu ustalardan biri de sepetçi ustası zanaatkâr Ali Osman Almalı. Belediye den emekli olduktan sonra da 23 yıldır sepet yapımı başta olmak üzere ahşap oymacılığına örnek birçok ürünü de kendi atölyesinde yapmaya devam eden Ali Osman ustayı dükkânının önünde çalışırken bulduk. Önünde kamışlar vardı, sepet yapmak için. İşine öyle dalmıştı ki yanına vardığımda işinden alıkoymayayım diye de içimden geçirmedim değil. Selam verdim şöyle kafasını kaldırdı selamı aldı ve işine devam etti. Şirin bir dükkânı vardı sepetçi ustasının. Dükkânın içerisindeki ürünlerin neredeyse büyük çoğunluğu kendi imalatı olduğunu ifade etti ve ekledi ilçede sepet imalatını şu anda sadece ben devam ettiriyorum. Ahilik Haftasında kaymakamlık ve belediye tarafından ödüllendirilen Ali Osman Usta ile bir süre yaptığı sanat üzerine, ahilik üzerine ve usta-çırak ilişkisine dair sohbet ettik. Ali Osman Usta’ya ilk sorum “çırak bulabiliyor muyuz? Siz göçüp gittikten sonra bu mesleği yapacak kimseler var mı?” Cevap tahmin ettiğimiz gibi oldu.

“Kardeşim maalesef bizden sonra bu işleri yapacak kimseler yok. Çırak bulamıyoruz. Eğitim sistemi malum ortada. 12 yıl okulda olan bir çocuk gelip bizim bu işlerde çıraklık yapmaz. Çıraklık yaşı 10’lu yaşlardır.”  “Bu benim baba mesleği ve severek yapıyorum. Ama üzüntüm o ki bu mesleği aktarabileceğim kimse yok.”

Sohbet devam ediyor. Bu arada çok ilginç şeyler anlatıyor. Anlattığı şeyler duymak istediğimiz şeyler. 

“Bazen dükkân da olmam işim çıkar giderim. Dükkanım her zaman açıktır kapısını kilitleyip gitmem. Gündüz hep açıktır.” Bu arada Ali Osman Usta’nın dükkânı tarihi evlerin olduğu dar bir sokakta. Devam ediyor Ali Osman Usta “Bir gün acil bir işim çıktı ilçe dışına gittim. Bir müşteri gelmiş dükkâna girmiş pencerede asılı bir kâğıtta telefonum yazıyor. Beni aradı birkaç ürün beğenmiş bunları almak istiyorum dedi. Fiyat sordu, fiyatlarını telefonda söyledim. Parasını nereye bırakayım dedi. İster sol tarafta bulunan bir kutu var onun içine koy istersen dükkâna girince sağ tarafta bir kumbara var onun içine at” dedim. Telefondaki müşteri “Usta parayı alan olmaz mı” dedi. Ben de ona “bir şey olmaz” dedim. “İşim bitince ilçeye geldim para dükkânda duruyordu. Bizim burada hırsızlık olmaz. Dükkâna kimse girmez” diye de ilave etti.

Ben tabii biraz şok geçirdim. Demek ki hala ülkemizde böyle güzel hasletler devam ediyor. Ali Osman Usta sohbetin devamında ilginç bir hatırasını anlattı.

“Bir gün Amasra ve Safranbolu tarafına gezmeye gittim. Safranbolu’dan da zaman zaman dükkanımda satmak için hediyelik bir şeyler alıyorum. Bir seferinde eski Safranbolu Evleri’nin olduğu yerde almak istediğim ürünleri satan bir mağazaya girdim. Mağaza sahibi esnaf ve usta olduğumu anlayınca dedi ki; “Ustam bu ürünlerin üreticisi az aşağıda iki sokak öte de var git ondan daha uyguna alırsın.” Bende dediği yere gittim. Oradaki üretici bana şunu söyledi: “Ben bu ürettiklerimi sadece bir kişiye veriyorum (satıyorum). Ondan başka kimseye de satmıyorum. Satmam etik olmaz var git ondan al alacağını” dedi.  Ben tekrar geri giderek o ilk girdiğim mağazaya vardım. Sahibine gönderdiği üreticinin söylediklerini aktardım. “Bunun üzerine mağaza sahibi verseymiş iyi olurdu aslında. Neden vermedi ki, sen ustasın ve satıcı esnafsın. Madem o öyle söyledi o zaman ben de sana aldığım fiyata vereceğim, senden kâr almam bana yakışmaz” dedi. Bu davranış beni çok etkiledi. Kendi kendime dedim ki biz İskilip’te ahiliği yaşatmaya çalışıyoruz Rabbim de bunun nimeti olarak bize bunu bahşediyor.”

Ali Osman Usta daha çok şeyler anlattı burada bunların hepsine yer verecek değilim. Ama işin özü ahiliği yaşatmaya çalışan hala birileri var bu ülkede. Dürüst iş yapmaya çalışan ve ölmek üzere olan el emeği meslekleri devam ettiren birilerini görmek beni son derece mutlu etti.             

Anadolu’daki Türk halkının milli karakterini belirleyen ahiler, oluşturdukları ekonomik sistem ile helal kazancı, alın terini, dayanışmayı, kul hakkını, ahlâkı, kanaatkârlığı, çalışmayı–üretmeyi ve böylelikle Allah’ın rızasını kazanarak ahiret yurdunu kazanmayı esas almışlardır. Ahiler, Anadolu’nun vatanlaşmasında, İslâmlaşmasında ve Türkleşmesinde kurdukları vakıflarla, yapmış oldukları şifahane, hamam, çeşme, han, medrese ve hayır kurumları ile etkili olmuşlardır. Günümüzde de sürdürüle gelen usta-kalfa-çırak mertebelerinin temeli de ahilik teşkilatının bir özüdür.

Anadolu’da birliğin, beraberliğin, kardeşliğin ve dayanışmanın mayasını oluşturmuş olan Ahilik Teşkilatının kurucusu Ahi Evran-ı Veli'yi anmak, Ahilik ilkelerini yaşatmak ve tanıtmak, gelecek nesle ahilik düsturunu aktarmak amacıyla her yıl ülkemizde "Ahilik Haftası" etkinleri düzenlenmektedir. Bu anlamlı etkinlikler devam ettikçe ahilik ruhu da ölmeyecek bilakis devam edecektir. 

Yazımı ahiliğin temel ilkeleri ile noktalamak istiyorum. Ahilik teşkilatının temel ilkeleri İslami ve tasavvufi değerlerden gelir. Cimrilik yerine lütuf, yalan yerine dürüstlük, hezeyan yerine marifet ve hırs yerine kanaat. Ahilik; zengin-fakir ayrımı yapmaz. Çalışmak ve üretmek, alın teri ile kazanmak ahilikte bir ahlak kuralıdır ve ahi hiçbir zaman açgözlü olmaz, az şeyle yetinir.


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.