Tarih: 13.12.2025 16:37 Güncelleme: 13.12.2025 16:37

Mustafa KAPLAN


 

Senaristler Değişik, Senaryo Aynı

Bir Müslüman için söz, sıradan bir ses değildir; ahirete taşınan bir emanettir. İyi ya da kötü, hiç kimseyi gıyabında kötülemek, aleyhinde konuşmak, dilin işlediği en ağır günahlardandır. Bu hakikat, yaşayanlar için geçerli olduğu kadar, vefat etmiş olanlar için çok daha ağır bir mesuliyet taşır. Çünkü ölü, kendini savunamaz; iftiraya cevap veremez. İşte bu yüzden, İslâm ahlâkı ölünün arkasından konuşmayı sadece edepsizlik değil, kul hakkı olarak görür.

Bu hassasiyet, tarih sahnesinden geçmiş ve “ata” vasfını kazanmış şahsiyetler söz konusu olduğunda kat kat artar. Aslı astarı olmayan ithamları, kulaktan dolma bilgileri, ideolojik öfkeyi tarih diye sunmak; görmediği çağları görmüş, yaşamadığı olayları yaşamış gibi anlatmak, masum bir hata değildir. Bu; bilerek ya da bilmeyerek, yalanı hakikat kılığına sokmaktır. Ve bu, iftiranın en tehlikeli hâlidir. Çünkü tekrar edildikçe normalleşir, normalleştikçe toplumu zehirler.

Ölmüş bir insan hakkında konuşurken ölçü şudur: Eleştiri, ilme ve belgeye dayanıyorsa anlamlıdır; kin ve nefretle yapılıyorsa ahlâksızlıktır. Hele ki o insan, bu ülke için bir bedel ödemiş, bir sorumluluk yüklenmiş, bir iz bırakmışsa; takdir edilmese bile tahkir edilmeyi asla hak etmez. Tarih, sevgiyle değil adaletle okunur. Adaletin olmadığı yerde ise hakikat değil, propaganda vardır.

Bugün acı bir tabloyla karşı karşıyayız: Kimi “Osmanlı torunuyuz” diyerek Atatürk’e saldırıyor; kimi “Atatürkçüyüz” diyerek Osmanlı’yı hedef alıyor. Bu tavır ne tarih şuuru ne de vatan sevgisidir. Bu, düpedüz ayrıştırmadır. Dün bu milleti sağcı-solcu, şeriatçı-cumhuriyetçi, Alevi-Sünni diye bölen zihniyet; bugün de Osmanlı–Atatürk karşıtlığı üzerinden aynı oyunu sahnelemektedir. Oyuncular değişse de senaryo aynıdır.

Şu gerçeği artık yüksek sesle söylemek zorundayız: Bu topraklarda Osmanlı’yı sevmek Atatürk’e düşmanlık değildir; Atatürk’e sahip çıkmak Osmanlı’yı inkâr etmek değildir. Biri diğerinin alternatifi değil, bu milletin tarih zincirinin halkalarıdır. Bu halkalardan birini koparmaya çalışanlar, aslında zinciri parçalamak istemektedir.

Bizim görevimiz, bu tuzaklara düşmemektir. Uyanık olmak, ferasetle bakmak, duygularla değil akılla hareket etmektir. Çünkü geçmişte bu tür ayrıştırmaların nelere mal olduğunu çok ağır bedellerle ödemiş bir milletiz. Aynı hataları tekrar etmek gaflet, bile bile yapmak ise ihanettir.

Bu yüzden; dili temiz tutmak bir ahlâk meselesi, tarihi adaletle okumak bir ilim meselesi, ayrıştırmaya karşı birleştirici olmak ise bir beka meselesidir. Bu konuda alınacak her tavır, söylenecek her söz, sadece bireysel bir tercih değil; millî bir duruştur.

Ve bu duruş, susarak değil; hikmetle konuşarak, iftiraya değil hakikate omuz vererek korunur.

 


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.