Acıdır; bir vakitler dünyaya örnek teşkil ederek Edep ve Ahlakta en üst düzeyde konuşlanmış bir Ecdadın torunları olarak bugünlerde ağıt yaktığımız vahşeti müşahede ediyor olmak... Hakikaten çok acıdır, ağırdır, yürek paralayıcıdır..
Demek ki bir yerlerde ciddi hatalar, aksaklıklar, tıkanıklıklar mevcut. Medeni olmanın ölçütü salt maddi refaha, yükselişe, yatırımlara indirgenirse maneviyat önemsenmeyip, ötelenip, es geçilirse maalesef ahlaki çöküntü kaçınılmaz olur. Ve bugün bir kaç münferit olay gibi görünen bu iğrenç vakalar boyut değiştirerek, içinden çıkılmaz bir hal alarak daha devasa hallere bürünebilir maazallah...
Büyük devletleri yönetmek, hele zorlu bir coğrafyadaysan kolay değil elbette.. Hızla büyüyen nüfusu, ateş çemberine dönmüş etrafını, kapışmaların gitgide şiddetlendiği dünya arenasında menfaatlerini idare etmek, kollamak, korumak pek tabii ki çok çetin.. Lakin büyükle küçük olmanın farkı da işte bu ayrımda gizli.. Bütün bu meselelerle boğuşurken elindeki bulgurdan olmamayı öncelemek temel kural olmalı.
Klişedir; En iyi yatırım insana yapılandır.. Ne var ki uzun yıllardır, çok uzun yıllardır, hatta bir kaç asırdır bu klişe hep sözde kalmış, hamaset edebiyatına konu olmaktan öteye geçememiştir..
Bunun altında yatan bir sürü neden var elbette... Ama birincil neden tüm toplumu bir ahtapot gibi kuşatan ‘ BANA DOKUNMAYAN YILAN BİN YAŞASIN’ anlayışı yani Yahya Efendi Hazretlerinin asırlar öncesi Kanuni Sultan Süleyman’a buyurduğu ve önemine dikkat çektiği ‘ NEME LAZIM’ deme keyfiyetinin cemiyetin her kademesinde kendine yer bulmasıdır...
Hikaye şöyledir; Bir gün devrin padişahı Sultan Süleyman odasından boğazı seyrederek derin düşüncelere dalar.. Acaba Devlet-i Ali Osman’ın sonu olacak mı, eğer olacak ve bu ihtişamlı, heybetli, görkemli devlet yıkılacaksa buna sebep ne olacak, diye merak eder...
Ve bu haseple devrin Alimi aynı zamanda kendisinin süt kardeşi Yahya Efendi’ye bir ulak yollar. Eline de bu sualini yazdığı bir ufak kağıt tutuşturur. Yahya Efendi kağıdı alır, hemen altına bir satır yazı karalayıp geri gönderir.
Uzun cevap bekleyen padişah hem cevabın kısalığına hem tuhaflığına şaşırır ve mübareğin muradını anlayamaz. Zira kağıtta sadece şu ifade vardır; NEME LAZIM.
Kafası karışan padişah hemen kayığını hazırlatır ve düşer yollara.. Soluğu Yahya Efendinin dergahında alır. Adeta bu ziyareti bekleyen Yahya Efendi tebessümle Padişahı karşılar. Ve devletin sonu neyle gelir sorusuna verdiği NEME LAZIM cevabını izah eder;
‘ Eğer bir toplumda zulüm artar, haksızlıklar, ahlaksızlıklar yayılır, mazlumun ahı, feryadı göklere çıkar, duyan, gören herkes neme lazım deyip duyarsız kalırsa işte o vakit devletin sonu gelir...’
Biz o günden bugüne çok değerlerimizi yitirdik... Geçtiğimiz her köşe başında, bizi biz yapan, farklı kılan bir hasletimizi bırakırken dönüp de arkamıza bakmadık.. Maneviyat, ahlak, edep her geçen gün çökerken bunun için dertlenmedik, üzülmedik, kaygılanmadık.. Kaygı duyanları da eleştirdik, hafife aldık, dalga geçtik... İçtimai hayat için, gelecek nesiller için, insanlık için bir şeyler yapmak isteyenler hep fazla hayalci tipler gibi gözüktü gözümüze..
Toplumsal uyanış için çabalayanları ‘neye oynuyorsun’ diyerek küstürdük... BİZ ASLINDA MANEVİYATI KÜSTÜRDÜK... Hikmeti elimizde sopalarla kovaladık... Önce karnımız doymalıydı... Oysa bilemedik ki eğer ecel gelmediyse karın bir şekilde doyardı da, bizim asıl doymayan gözümüzdü... Ve bilemedik ki paraya pula her dem kavuşulurdu da, eğer bir toplumun ahlakı çökerse telafisi mümkün olmayan tahribatlara yol açar...
Netice itibariyle İnsana yatırım yapma sözü, lafta kalmayıp fiiliyata dökülmeli tez elden... Zararın neresinden dönülse kardır anlayışıyla AHLAKA YATIRIM YAPMAYI yapılacaklar listesinin birinci sırasına yerleştirmeliyiz artık...
Topyekun toplumsal dönüşümü, devinimi ve zihinsel ıslahatı başlatmazsak ve şayet gençliği önemsemeyip, Milli ve Manevi Değerlerle donanımlı nesiller yetiştirmez isek kültürel tüm edinimlerimizi kaybetmekle karşı karşıya kalırız... İlerde köklerinden bihaber, tüm değerleri hiçe sayan, millet olma vasıflarını yitirmiş, teknolojide robotvari lakin yaşantıda salt ben merkezci, egoist, narsist bireyler topluluğuna döneriz...
ZİRA; KAYBETTİĞİMİZ HER DEĞERLE BİZ DE KAYBOLURUZ...
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.