26.01.2023 10:29:00

Fahri SAĞLIK

Mübarek olsun demek yetmez

Bizleri yeniden "üç aylar" mevsimine kavuşturan Rabbimize hamdolsun, şükürler olsun. Ümmetine bu ayların kadrini öğreten sevgili Peygamberimize salât ve selam olsun. Üç aylarınız mübarek olsun.

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, insanların çoğunun dini hassasiyetleri azalmış, dünyevileşme hırsı dinî değerlerin önüne geçmiş. İşte böyle bir hengâmede üç aylar Müslümanlara kapsamlı bir nefis muhasebesi, derin bir tefekkür ve murakabe yapma imkân ve fırsatı sunan önemli bir zaman dilimidir. 

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) üç ayların başlangıcı olan Recep ayı girdiğinde yaptığı: “Allah’ım Recep ve Şaban’ı bize mübarek eyle ve bizi Ramazan ayına ulaştır.” anlamındaki duası bizler için konunun ehemmiyetini kavrama açısından önemli bir uyarıdır. Mübarek kelimesi sözlükte “ kutsal, kutlu, uğurlu, bolluk getiren, bereketli ve verimli” gibi anlamlara gelir. “Mübarek olsun”, “Allah (c.c.) mübarek etsin” demek; kutlu olsun, hayırlı uğurlu olsun, bereketli ve verimli olsun anlamlarında kullanılan bir iyi dilek sözüdür, duadır. Bu zaman dilimini mübarek kılan yüce Allah’tır. Bu aylar zaten mübarek oldukları için Peygamberimiz “ …bize mübarek eyle ” buyuruyor. Bu cümle iki açıdan değerlendirilebilir. Birincisi; bu mübarek aylardan nasıl daha fazla istifade edebileceğimizi, ikincisi de; bu aylar vesilesi ile biz kendimizi nasıl mübarek bir insan konumuna yükseltebileceğimizi idrak etme konularında bize yardımcı ol ya Rabbi! Demektir. Üç aylar ve kandil geceleri münasebetiyle “ …kandiliniz mübarek olsun” deriz. Güzel duadır, ama mübarek olsun demek yetmez. Mübarek kılmayı sağlayacak duygu, düşünce ve davranış biçimlerinin de teşvik edilmesi, yaşanıp yaşatılması gerekir.

Recep ayının girişiyle birlikte kavuştuğumuz bu mübarek mevsim sırasıyla Regaip ve Miraç geceleriyle, daha sonra Şaban ayı ve bu ayda bulunan Berat gecesiyle daha sonra Ramazan ayıyla devam edip bu ayda yer alan Kadir gecesi ve Ramazan Bayramı ile sona erecektir.

Üç aylardan hem en yüksek oranda yararlanabilmek, hem de kendimizi mübarek bir insan seviyesine çıkarabilmek için;

  1. Bu kutlu mevsime istiğfar ve dua ile başlamalıyız

Recep ayına girildiğinde her yeni başlangıçta olduğu gibi işe tövbe ve istiğfar ederek başlanmalı, geçmiş günahlarımız için pişmanlık; gelecek için ümit var bir başlangıç yapılmalıdır. “De ki: Ey (günah işlemekle) haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin, doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü o Gafur ve Rahim’dir” (Zümer Sûresi:53) ayet-i kerimesi esas alınmalıdır. Yüce Allah: “ De ki: Eğer duanız ve ibadetiniz olmasa, Rabbiniz size ne diye değer versin” (Haşr Sûresi:18) buyurarak bizleri değerli kılan asıl unsurların duamız ve ibadetlerimiz olduğunu bildiriyor. Hz. Peygamber, Recep ayı girdiğinde yapabileceğimiz güzel bir dua örneğini bizlere öğretmişti. Bizler bu duayı sık sık tekrar edelim.

Üç ayların ufukta görülmesiyle, acılar içinde kıvranan âlem-i İslam’ı bir ümit esintisi kaplar. Elbette ümit var olmak iyidir, gereklidir ama Müslümanlar olarak elbirliğiyle yapmamız gereken görevlerimizi üç aylardan beklemek de safdillik olur. Yüce Rabbimiz fırsatlar yüklü bu mübarek mevsimi gönderip “göreyim kullarım neyler” diye beklerken, bizler de yapmamız gerekenleri “göreyim Mevla’m neyler.” diye Rabbimizden bekliyoruz. 

Bizim için bu kaçıncı üç aylardır saymadık ama yıllardır bu mübarek mevsim gelip geçiyor, bize fırsatlar sunuyor. Yaptığımız şeyler mübarek günlerin faziletlerinin anlatılmasından, övgüler dizilmesinden ve “bize hayırlar getirsin!” temennilerinden öteye geçmiyor. Yaptığımız bazı programlar da adet haline getirilmiş törenlerden ibaret kalıyor. 

Müslüman toplumlara hâkim olan “cehalet, yoksulluk ve ihtilaf” illetlerinden bir türlü kurtulamıyoruz. Yoksulluk da ihtilaf da cehaletten kaynaklanıyor. İttifak için yüzlerce sebebimiz var. İhtilaf için hiçbir sebep yokken ihtilafların çokluğu cehalettendir.

Üç ayların ilk kandili Regaip bu açıdan anlamlıdır. Çünkü Regaip, “Rağbet” kökünden gelme bir kelimedir. Yönelmek, rağbet etmek anlamları taşımaktadır. İnsanoğlu hayra rağbet için teşvike, şerden uzak durması için de uyarılmaya ihtiyacı vardır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’deki: “Bir işten boşalınca hemen başka bir işe yönel ve Allah’a rağbet et”  emri ile çalışmaya ve yüce Allah’a rağbet etmeye teşvik edilmektedir. Regaip “ rağbet edilenler” demek. Bu gece aslında insanlığa nelere rağbet etmesi/etmemesi gerektiğine dikkat et çağrısı yapılmaktadır. İnsanoğlunun fıtraten kudret, servet ve şehvete meyli ve rağbeti vardır. Dinimiz bu çeldiricileri daima kontrol altında tutmamızı ister.

Nelere rağbet ediyoruz? Nelerin peşindeyiz? Nedir aklımızı, gönlümüzü, gözümüzü kör eden şeyler? Recep Ayı bizleri bu muhasebeyi yapmaya çağırıyor. Üç aylarda bu muhasebeyi yapmaya çalışalım. Rağbet ettiğimiz şeylerde yanlışlıklar varsa düzeltelim. Rağbetimiz hep iyiye, güzele, hak ve hakikate olsun. Rağbetimiz hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılmaya, bölünüp parçalanmamaya olsun.

Rağbet edilenlerin doğru veya yanlışlığını değerlendirecek mihenk taşlarımız nelerdir?

Bunları dini ve milli değerlerimiz olarak özetlememiz mümkündür. Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde; “ Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resul’ünün çağrısına uyun ve bilin ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, onun huzurunda toplanacaksınız.”(Enfal, 24)  buyurur.

   Rağbetlerimizi tartabileceğimiz başka bir ölçü de sevgili Peygamberimizin uyarılarıdır. “Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.” hadis-i şerifi bizim için önemli bir mihenk taşıdır. İnsan neye ve kime rağbet ediyorsa onun kandiliyle aydınlanır. Yüce Allah bizi sadece kendi kandiliyle aydınlatsın!                                                                                                                                                               

  1. Gece, Hz. Muhammet ve Kur’an-ı Kerim

Üç aylardaki mübarek geceleri anlatan ayetlerde üç hususa vurgu yapılmaktadır. Gece, Hz. Peygamber ve Kur’an. ( İsra, 1, Duhan, 1-5, Kadr,1 ) Kur’an-ı Kerim gece nazil olmaya başlamış ve indiği gece gecelerin sultanı, indiği ay, ayların sultanı, indiği Peygamber Resullerin Sultanı ve indiği ümmet de ümmetlerin sultanı sayılmıştır. Müminlerin yolu Kur’an, Hz. Peygamber ve gece üçlüsüyle tanışmak ve kucaklaşmak olmalıdır. Kur’an, Peygamber (s.a.v)’e gece inmeye başlamış, Peygamberimiz de onu gece yaşayarak âbid, gündüz yaşayarak ta mürşit ve muallim olmuştur.

Günümüz Müslümanlarının Kur’an noktasında yapmaları gereken en önemli şey, onun anlamını öğrenmeye yönelik yapacağı çalışmalardır. Bunun da yolu Allah’ın ayetleri üzerinde tedebbür etmek ( Kur'an'daki lafızların manasını derinlemesine anlamaya çalışmak), tefekkür etmek ( ayetler hakkında iyice düşünmek), tezekkür etmek ( bir düşünceyi veya teklifi kabul ya da reddetmeden önce onu iyice değerlendirmek) ve taakkul etmek ( anlamak, akıl erdirmek, hatırlamak)’tır. Kur'an-ı Kerim'in gönderiliş gayesi, insana yaradılış gayesini bildirmek, inanması gereken esasları, uyması gereken kuralları, benimsemesi gereken tutum ve davranışları öğretmektir.                                                               

Kur’an-ı kerimin  gönderiliş gayesinin gerçekleşebilmesi için öncelikle Kur'an'ın doğru bir şekilde okunması, sonra okunan veya dinlenen ayetlerin iyice anlaşılması, anlaşılan bu ayetler üzerinde yeterince düşünülerek onların doğru bir şekilde yorumlanması ve böylece orada verilmek istenen mesajın tam olarak kavranması, son olarak da okunan, anlaşılan ve doğru bir şekilde yorumlanarak mesajları alınan Kur'an ayetlerinin hayatımızda uygulamaya sokulması gerekmektedir.

  1. Recep ve Şaban aylarında imkânlarımız ölçüsünde çokça oruç tutalım

Ramazan ayında oruç tutmak farzdır. Recep ve Şaban aylarında ise; Hz. Peygamberin (s.a.v.) diğer aylara oranla daha fazla nafile oruç tuttuğu, ancak Ramazan’ın dışında hiçbir ayın tamamını oruçlu geçirmediği hadis kaynaklarında yer almaktadır. Bu itibarla kişi, sağlığı müsait ise bu aylarda dilediği kadar nafile oruç tutmalıdır.

Oruç; insanla yaratanı arasında samimi bir iletişim kurulmasını sağlar.   Mümin kişiler, inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek orucunu tutar. Oruç, insanın yaratanına karşı imanını güçlendirir ve güven duygusu verir. Kişi işlediği bütün günahları için pişmanlık duyar. Oruç, güçlü bir ahlak terbiyesidir. Davranışlarımızı ve ahlakımızı güzelleştirir. O, büyük bir sabır ve fedakârlıkla yerine getirilen bir ibadettir. Oruç tutmak aç durmaktan ibaret değildir. Oruç, iyi huy ve ahlaki güzelliklerin kalıcı davranışa dönüşmesine önemli katkıda bulunur. Böylece oruç, insanı olumlu yönde değiştiren ve dönüştüren son derece önemli bir dini değerdir. Oruç, sağlık, huzur, sevinç ve mutluluk kaynağıdır.

Fahri SAĞLIK

Emekli Müftü

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.