16.04.2015 14:12:24

Mehmet Doksanbir

 Olmak zordur. Olgunlaşmak, olduğunun farkına varmak ancak oldum dememek.  Çünkü asla olamazsın. Olmak gaye olmaz hiçbir zaman. Olmak araçtır. Daha iyiye, daha güzele, daha çok tecrübeye giden yoldur olmak. Olmak sınavla olmaz. Elbette doğuştan gelen bazı yetenekler vardır ancak doğuştan da olmaz. Olmak tercihtir. Ancak bu tercih üniversite tercihi değildir. Olmak seçmektir, belki seçilmek, belki seçmiş olmak. Ancak olmak her zaman her zaman yolda olmaktır. Yolcu olmak. Mükemmele doğru yol almaktır. Mükemmel mümkün müdür bilmem. Bildiğim şu, olmak için hiç oldum demeden her dem yola revan olmak gerek.
Peygamber mesleğidir öğretmenlik. Peygamberin mirasının yarısı öğretmenlere kalmıştır. Varis olan öğretmen zamanının peygamberi olacak kişidir; dikkat olacak kişi. Mesele olmak…
Peygamberlerin toplum üzerindeki vizyonu, bugün öğretmenin toplumdaki misyonudur. Peygamberler Allah’ın insanlar için seçtiği ulvi eğitimciler-muallimlerdir. Hz. Muhammed(a.s.v) Efendimiz buyurmuştur; “Ben muallim olarak gönderildim”. Muallim olarak gönderilen peygamberin zamane varisi öğretmenlerin en temel meselesi olmaktır, olmak olmalıdır. 
Öğretmen olmak;
Öğretmen anne-babadır yeri geldiğinde; yeri gelir abi-abladır; bilim adamıdır bazen; sanatçıdır; komedyendir; tiyatrocudur; idarecidir; psikiyatristtir; bazen sağırdır; bazen kör; bazen ilahi bir armağan gibidir; bazen bir liraya ihtiyacı olan öğrencinin bakışlarına müneccimdir; bazen sabır taşıdır en kavisinden; bazen duygusal bir adamdır; öğretmen adam gibi adam yetiştirme sevdalısı olan adam gibi adamdır.
Bir tebessümü bulutların üstünde olmakla yarışan, her sözü koca deryadan tutulan zarif bir mercan, duruşu uçuşu adeta, süzülüşü bir kartalın semadan…
Ancak ve…
Öğretmen olmak 657’ye tabi olmak; aybaşını zor görmek bazen; dedesinin cenazesine gidememek; herkesin hesap sorduğu ancak hiçbir şekilde hesap sorma yetkisi olmayan; adının önüne siyasi her yafta konulsa da, başlı olduğu yer siyaset olsa da, siyasi yorum yapamayacak kadar tehlikeli görülmek… İki günlük tatiline göz konulan, masa başı mesailerle karşılaştırılan, her gelenin bir tokmak daha vurduğu adam… Yakın akrabası dışında ölenlerin cenazesine katılamayan; rica minnet mazeret izni kullanabilen memur… öğretmen…!
Dünyanın en ulvi işlerinden birini icra eden, insanlığın geleceğini elleri ile şekillendiren, herkesin muhakkak uğradığı kişi öğretmen. Evladına bağıran ancak öğrencisine bağırmayan-bağıramayan-kıyamayan; eve geç gelen ama okula geç kalmayan; mesaisi dışında bir mesaide evde öğretmenliği için harcayan; hakkını aradığında şımarık yaftası yiyen… ama yıkılmayan adam öğretmen…
 
Gezdim diyar diyar gördüm hazanı.. 
Her okulda tanıdım masum Hasan’ı..
Sen hiç bozma devlet kasanı..
Bana öğrencimin sevgisi yeter..
Gözlerim yaş doldu tokasız Hacer’e…
Elli kuruşluk toka ona bin çare..
Heyecanı cennet görmüş bi-çare..
Ona öğretmenin şefkati yeter…
Yüreğinde taşıdı irfanın canını..
Tazeledi her dem Anadolu’nun kanını..
Haktan hukuktan saymasalar da namını…
Muallime adının sıfatı yeter…
Fedakarlık eder mesai nedir bilmez..
Öğrencisi söz konusu ise sala boyun eğmez..
Gereksizleri bırak ey dost değmez..
Bana öğretmen olmak yeter..
 
Olmak yolunda olmak… Öğretmenlik fedakârlık, vicdan, mücadele, azim ve gönül işidir. Bu yetilere, duygulara sahip olmayan bir öğretmenin ortaya koyacağı ürün elbette kendinden çok da fazla nitelikli olmayacaktır. Öğretmen sevdirmektir. Sevdirmeden öğretemezsiniz. En başta kendinizi sevdirmeden ve akabinde dersinizi sevdirmeden eğitimin gerçekleşeceğine inanmak saçmadır, absürttür. Öğretmenlik mesleği sevgi temeline dayanır ve sabır, bilgi ve tecrübe üçayağı üzerine inşa edilen talim ve terbiye sanatıdır. 
Birçok noktada yasa ve yönetmeliklerin köşeye sıkıştırdığı, anlayışsız idarecilerin bu köşeye sıkışmışlığı perçinlediği bir yapı içerisinde aklını tam manası ile talim ve terbiyeye vermek bir hayli zor olsa da, öğretmek sanatının sanatçısı öğretmenler, dünyayı değiştirme gücüne sahip kişilerdir. Öğretmenliğin ruhunu, “aynel”, “ilmel” ve “hakkal” “yakin” kavrayan meslektaş ve idareciler ile şevkini besleyen öğretmenlerin nasıl veciz çalışmalara imza attıkları yadsınmaz bir gerçektir.
Özet olarak şunu söyleyebiliriz; her şeye rağmen öğretmen olmak sanattır. Bu sanatı bilen ile icra etmek veciz bir sanattır. Öğretmenliğin sanat boyutunu kaçıran ve basit bir memurluğa indirgeyen, işi sadece sınıfa girmekten ibaret gören “öğretmen olamayan” öğretmenleri sistem içerisinde farklı bir konuma yerleştirmek gerekse de, işini adam gibi yapan adamlar olduktan sonra dünya her daim öğretmenlerin talim ve terbiyesi üzerine inşa edilecektir. Durumu esprisi ise anlatmaya çalıştığımız, haykırdığımız mesele “ÖĞRETMEN OLAMAK… OLMAK”… 

TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.