Değerli okurlarım nihayet mobbing konusuna geri dönebildim.Bu yazımda mobbinginhukuk boyutunu irdelemeye çalışacağım.Ben bir hukukçu değilim ancak yaptığım araştırma sonucunda direk mobbing ile ilgili bir düzenleme olmadığını gördüm. Hukuk sistemini bir piramit olarak değerlendirirsek en tepede anayasamız yer alır. Bu nedenlemobbingin hukuksal boyutunu her yönüyle inceleyebilmek için anayasadan başlayarak, kanun, mevzuat, genelge ve Yargıtay kararlarından bahsetmek istiyorum. Bu bölümde konu ile ilgili Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Borçlar Kanunun, İş kanunun ve Medeni Kanun’un ilgi maddeleri üzerinde duracağım. Bir sonraki bölümde ise Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri üzerinden konunun hukuki boyutunu irdelemeye devam edeceğim.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda (Kanun No.: 2709 Kabul Tarihi: 7.11.1982) yer alan ilgili maddeler:
Mobbing kişilik haklarının ihlali anlamını taşıdığı için öncelikle Anayasamızınbu konuda ki yaklaşımına değinmek gerektiğini düşünüyorum. Konu ile ilgili kısımlarAnayasamızın“Birinci Kısım, Temel Esaslar”başlığı altında 5., 10.ve 12. maddelerinde, “İkinci Bölüm, Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlığı altında 17. maddesinde yer almaktadır. Anayasamız bu maddeler ile kişilik haklarının korunmasını devletin görevleri arasında kabul etmektedir. Anayasamızın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesini tanımlayan 11. maddesinde ise “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” hükmü yer aldığından çıkarılacak hiçbir kanun, yönetmelik vb. bu maddelere aykırılık içeremez.
Madde 5:Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
Madde 10: Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 12/9/2010-5982/1 md.) Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. (Ek fıkra: 12/9/2010-5982/1 md.) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
Madde 12: Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder
Madde 17:Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz. (Değişik: 7/5/2004-5170/3 md.) Meşrû müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.
Türk Borçlar Kanunu’nda (Kanun Numarası : 6098 Kabul Tarihi : 11/1/2011) yer alan ilgili madde:
Türk Borçlar Kanunu işçinin kişiliğinin korunması başlığı altında yer alan 417. maddesinde ilk defa psikolojik taciz kavramını kullanarak, işçilere karşı uygulanan psikolojik veya cinsel tacizleri ve bu eylemlerden dolayı işçinin daha fazla zarar görmemesi için gerekli önlemleri almakla işvereni sorumlu tutmuştur.
Madde 417: İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür. İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir
İş Kanunu’nda (Kanun Numarası :4857 Kabul Tarihi : 22/5/2003) yer alan ilgi maddeler:
İş kanununda doğrudan psikolojik taciz kavramı bulunmamaktadır. Ancak 5. madde (eşit davranma ilkesi), 22. madde (çalışma koşullarında değişiklik ve iş sözleşmesinin feshi) ve77. madde (iş sağlığı ve güvenliği konusunda işverenlerin ve işçilerin yükümlülükleri) kapsamında konunun değerlendirilmesi mümkündür.
Madde5: (Ek: 6/2/2014-6518/57 md.) İş ilişkisinde dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapılamaz. İşveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmî süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz. İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz. Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz. İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz. İş ilişkisinde veya sona ermesinde yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davranıldığında işçi, dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebilir. 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31 inci maddesi hükümleri saklıdır. 20 nci madde hükümleri saklı kalmak üzere işverenin yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davrandığını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak, işçi bir ihlalin varlığı ihtimalini güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren böyle bir ihlalin mevcut olmadığını ispat etmekle yükümlü olur.
22. Madde: İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir. Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir. Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamaz.
Madde77: (Mülga: 20/6/2012-6331/37 md.) İş sağlığı ve güvenliği yönetmelikleri (1)
Türk Medeni Kanunu’nda (Kanun Numarası : 4721 Kabul Tarihi : 22/11/2001) yer alan ilgili maddeler:
Psikolojik taciz, Türk Medenî Kanunu’nda açıkça düzenlenmemiştir. Ancak kanunun başlangıç bölümünde“hukuki ilişkilerin kapsamı” içinde yer alan 2.maddesinde dürüst davranma ve hakkın kötüye kullanımının kabul edilemeyeceği açıkça belirtilmiştir. Medeni kanunun birinci kısmı, kişiler, gerçek kişiler başlığı altında yer alan 23. maddesinde ise hak ve özgürlüklerden vaz geçilemeyeceği, hukuk ve ahlaka aykırı olarak sınırlanamayacağı açık bir ifade ile belirtmiştir. Medeni kanunun 23, 24 ve 25. maddelerinde ise kişilik haklarına karşı yapılan saldırıları “hukuka aykırı” olarak tanımlamakta ve saldırı olması durumunda kişilerin hakimden saldırıda bulunanlara karşı kendisinin ve haklarının korunmasını, saldırının önlenmesini, sonlandırılmasını, maddi ve manevi zararının tanzimini isteme haklarını düzenlemiştir.
Madde 2: Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
Madde 23: Kimse, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez. Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamaz. Yazılı rıza üzerine insan kökenli biyolojik Maddelerin alınması, aşılanması ve nakli mümkündür. Ancak, biyolojik Madde verme borcu altına girmiş olandan edimini yerine getirmesi istenemez; maddî ve manevî tazminat isteminde bulunulamaz
Madde 24: Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.
Madde 25: Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir. Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.
Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.
Manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.
Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.
Mobbingden uzak sağlıklı günler dilerim.
Y.Doç.Dr. Havva Altunçul
Adli Bilimler Doktoru