Tarih: 04.12.2025 09:32 Güncelleme: 04.12.2025 09:32

Ercan BAŞ

Liyakatin Çöküşü, Torpilin Kurumsallaşması Ve Gençliğin Sessiz Göçü

Türkiye’nin yıllardır gündemden düşmeyen en kronik sorunlarından biri, üniversite mezunlarının istihdam edilememesi. Bu yalnızca ekonomik bir tablo değildir; devlet yönetiminde liyakat ilkesinin aşınması, kamusal kaynakların adil dağıtımının bozulması ve toplumsal adalet duygusunun erozyona uğraması anlamına gelir. Bugün ülkede eğitimli gençlerin neden göç ettiği sorusunun cevabı, bu yapısal bozulmanın tam ortasında duruyor. Türkiye’de yükseköğretime erişim genişledi; üniversite sayısı arttı, kontenjanlar büyüdü. Ancak aynı hızla genişlemeyen tek şey iş piyasası oldu. Mezun sayısı artarken, vasıf gerektiren pozisyonlarda istihdam hâlâ sınırlı. Bu boşluğu dolduran sistem ise bilimsel ölçme-değerlendirme değil, “yakınlık ilişkileri.” İşe alımlarda “beceri” ve “yetkinlik” geri planda kalırken, siyasî bağlantılar, hemşerilik ağları ve tanıdıklar ön plana çıkıyor. Böyle bir ortamda diplomalı gençler, yıllar süren eğitim sürecinin sonunda kendilerini işsizlik kuyruğunda buluyor. Üniversiteyi bitiren bir gencin iş bulamaması yalnızca bireysel bir hayal kırıklığı değildir; eğitim sisteminin, işgücü planlamasının ve kamu yönetiminin eş zamanlı çöküşünün göstergesidir.

Bugün Türkiye’nin en çarpıcı gerçeklerinden biri, yüz binlerce atanamayan öğretmen gerçeğidir. Eğitim fakülteleri kontenjan açmaya devam ederken, Milli Eğitim Bakanlığı’nın kadro planlaması yıllardır ihtiyacı karşılamıyor. Öğretmen adayları KPSS’ye yıllarca çalışıyor; bazısı yaşlanıyor, bazısı umudunu yitiriyor. Buna rağmen bazı eğitim kurumlarında torpil mekanizması çalışıyor; mülakatlarda objektif kriterler değil, ilişki ağı belirleyici olabiliyor. Bu durum, eğitimde planlama eksikliği ve mülakatlardaki şeffaflık sorunu olmak üzere iki büyük sorunu gözler önüne seriyor. Arz ve talep arasında bilimsel bir denge yok; aynı puanı alanlar arasında objektif olmayan farklar yaratılıyor. Öğretmenlik gibi toplumsal sorumluluğu en yüksek mesleklerden birinde dahi liyakat tartışması yapılması, devletin kurumsal güvenilirliğini zedeliyor.

Son yıllarda Türkiye’den yurt dışına göç eden gençlerin sayısı istikrarlı biçimde artıyor. Kamuoyu sık sık şu soruyu soruyor: “Gençler neden ülkeden kaçıyor?” Asıl soru artık şu olmalı: “Gençlerin neden kalsın?” Bir genç, dört yıl üniversite okuyor, üzerine yüksek lisans yapıyor, sınavlara giriyor ve yine de sistem tarafından görülmüyor. Buna karşılık, hiçbir vasfı olmayan birinin kurumlarda kolaylıkla iş bulması, gençlerin adalet duygusunu kırıyor. İşsizlik verileri yalnızca istatistik değildir; her bir sayı, ülkesine küsen bir genci temsil eder. Bir diğer etken ise nitelikli emeğin Türkiye’de karşılık bulmamasıdır. Çalışkan, eğitimli, yabancı dile hâkim gençler, gerçek değerlerini ancak başka ülkelerde görebildiklerini fark ediyor. Göç, artık ekonomik değil; psikolojik ve sistemsel bir tercih haline gelmiştir.

Türkiye, genç nüfus avantajını hızla tüketiyor. Giden her genç, kamunun yıllarca yaptığı eğitim yatırımını, ülkenin beşerî sermayesini, yenilik üretme kapasitesini ve ekonomik büyümenin itici gücünü kendisiyle birlikte götürüyor. Bu kayıp geri dönmüyor. Çünkü nitelikli gençler bir kere sistemin dışına itildiklerinde, başka ülkelerin sunduğu adil, öngörülebilir ve liyakat odaklı düzeni görünce geri dönmeyi düşünmüyor. Bugün gençlerin yaşadığı mağduriyet, liyakat ilkesinin erozyonundan, torpilin kurumsallaşmasından ve kamusal planlamanın zayıflığından besleniyor. Üniversite mezunları iş bulamazken vasıfsız kişilerin kayırılarak istihdam edilmesi, toplumsal düzen için en büyük alarmdır. Sorun gençlerin “sabırsızlığı” değil; sistemin adaletsizliğidir. Türkiye gerçek bir çözüm istiyorsa; kamu istihdamında liyakatı güçlendirmek, mülakatları şeffaf hale getirmek, eğitim-istihdam uyumunu bilimsel verilerle planlamak ve torpili istisna değil, suç olarak görmek zorundadır. Aksi halde Türkiye, en büyük sermayesi olan gençliğini kaybetmeye devam edecek — hem ekonomik hem de toplumsal olarak ağır bir bedel ödeyerek.

Türkiye'de liyakat neden çöktü, gençlerin sessiz göçü ne anlama geliyor, atanamayan öğretmenler sorunu nasıl çözülür, torpilin kurumsallaşması toplumsal adaleti nasıl etkiler, diplomanın değer kaybı ve işsizlik verileri ne söylüyor, Türkiye'de nitelikli işgücü neden yurt dışına gidiyor, liyakat çöküşü makale yorumları ercan baş, 


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.