Nurgül kilerci
8.09.2025 13:52:36
Zuhal hanım çok teşekür ederiz önemli konuyu ele almışsınız günü müzde Çok şidetle korku popalıyorlar .sağlığımızı Kötü yönde etkiliyor.

Zekeriya Şahin
8.09.2025 15:57:53
Zühal Hanım kardeşlerim... Çok önemli bir konuyu ef

Zekeriya Şahin
8.09.2025 16:05:18
Zühal Hanım kardeşim.. Önemli bir konuyu usta kaleminiz, derin islami bilgi ve müktesebatınızla, efradını cami ağyarına mani, çok güzel izah ettiniz.. Beynel havf ver - reca işte tam da bu olsa gerek.. Muhtemelen sizinle aynı pınardan su içmiş, aynı hocalardan ders almış gibiyiz.. Müif 88 mezunu Emekli Din Kültürü öğretmeni.. Zekeriya Şahin.. Benim de bu platformda epeyce yazılarım oldu.. Eline emeğine sağlık, ilmine bereket olsun..

Tarih: 08.09.2025 09:26 Güncelleme: 08.09.2025 09:26

Zuhal KİLER

Korkutuluyoruz!

İnsan, akıl, ruh ve bedenden oluşan; kendi varlığını sorgulayan, inanma veya inanmama hürriyetine sahip; sorumluluk taşıyan; çeşitli istek, arzu ve eğilimleri olan; bazen korkan, kaygı duyan, bazen de ümit ve sevgiyle dolan; zıt ve karmaşık duygulara sahip bir varlıktır. Bu duygular arasında korku, insandaki en temel duygulardan biri olarak öne çıkar.

İslam âlimleri ve özellikle de mutasavvıflar, korku olgusuyla yakından ilgilenmiş, bu kavramı daha özel anlamlar yükleyerek açıklamışlardır. Örneğin; mutasavvıflar, "havf" (korku) kelimesini özellikle Allah korkusu ve âhiret hayatına dair derin endişeler için kullanmışlardır. Müslüman, âhiret hayatına zarar verecek fiillerden kaçınması gerektiğini bilir ve buna göre hareket eder. İslam’ın yalnızca ibadetlerden ibaret olmadığının; ahlâkın, vicdanın ve davranış bilincinin de en az ibadet kadar önemli olduğunun farkındadır.

Ne yazık ki günümüzde insanlık, bu vasfını kaybetmiş durumda. Korkan ve kendisinden korkulan bir varlık hâline gelmiştir insan. Gün geçmiyor ki taciz, tecavüz, cinayet gibi haberlerle uyanmadığımız bir gün olsun... İnsan, kendi varlığını sorgulamak yerine korkularına teslim olmuş ve bu korkular da kimi zaman bilinçli olarak körüklenmiştir.

Toplumun zayıf anlarını fırsat bilen bazı sözde hocalar, astrologlar ve sahte bilim insanları, korku duygusunu kullanarak insanların maneviyatını ve zihinsel sağlığını istismar etmektedir. Kimi "hocalar", Allah'ın rahmetini geri plana itip yalnızca azabı, cehennemi, felaketi anlatmakta; insanlara dinin umut ve sevgiyle dolu yönlerini göstermek yerine onları sürekli korku ile itaate zorlamaktadır. Bu yaklaşım, dini bir bilinç değil; ruhsal bir baskı oluşturur.

Oysa Kur’an’da, “Allah’ın rahmeti gazabını geçmiştir” (A’râf, 156) buyrulurken, bu rahmetin sürekli unutulması insanı dinden uzaklaştıran bir faktöre dönüşür. Benzer şekilde bazı astrologlar, her yeni haftayı, her dolunayı, her tutulmayı bir felaket habercisi gibi sunmakta; insanları korku, endişe ve çaresizlik duygusuna mahkûm etmektedir. Halbuki geleceği yalnız Allah bilir. Gökyüzünün hareketlerini insanların kaderini mutlak anlamda belirleyen unsurlar gibi sunmak, sorumsuz bir kadercilik anlayışını beslemektedir. Bu da bireyin hem aklını hem de iradesini devre dışı bırakır.

Müslüman tevekkül edebilmeli, sürekli korkarak ya da korku pompalayarak hayatı yaşanmaz hale getirmemelidir. Bilinçlenerek, anlayarak ve hissederek yaşamalıdır. Korku, yerinde kullanıldığında bir uyarıcıdır; ancak istismar edildiğinde, insanı köleleştiren bir zincire dönüşür.

Zincirlerimizin kırıldığı özgür, güvenilir, mutlu yarınlar dilerim.


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.