24.01.2023 09:40:00

Önder GÜZELARSLAN

Kışladan Avrupa’nın En Büyük Kütüphanesine 

Geçmişi 18. Yüzyılın ortalarına dek uzanan, bir dönem İstanbul’un ve Türkiye’nin gıda piyasasının kalbinin attığı Rami Kışlası, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın uzun süren gayretleri sonrasında Avrupa’nın en büyük kütüphanesine dönüştü. Her yaştan okuyucunun ihtiyacına cevap veren koleksiyonu ile günümüze ilim ve bilim yolunda ışık saçarak, bilginin ve sürdürülebilir bir hayatın merkezi haline gelen Rami Kütüphanesi, kütüphanecilik tarihinde yeni bir sayfa açmış oldu.

İstanbul’a ve ülkemize kattığı değer ile bir ilk niteliğinde olan Rami Kütüphanesine yolculuk öncesinde kütüphanelerin tarihine bir yolculuk yapalım.     

Kütüphaneler, MÖ VII. yüzyıldan beri var olan, insanlığın ilim ve bilim yolunda önemli etkisi olan kuruluşlar arasında gelmektedir. Asırlar boyu çeşitli evreler geçiren kütüphaneler günümüzdeki yapılarıyla çağdaş, bilimsel ve araştırma kütüphaneleri haline gelmesi 18. yüzyılda ortaya çıkmıştır. İlk bilimsel ve araştırma kütüphanesi, 1735 yılında kurulan Almanya'nın Göttingen Üniversite Kütüphanesi kabul edilmektedir. 

Tarihe şöyle bir yolculuk yaptığımızda ilk kütüphaneler Asur, Babil ve Hitit medeniyetlerinde karşımıza çıkmaktadır. O dönemlerde yazı yazmak için kullanılan kil tabletler çok eski devirlerdeki kitap ve kütüphanecilikle ilgili bize bilgiler vermektedir. Kütüphaneyle ilgili olarak yapılan araştırmalar ve kazılarda elde edilen bilgiler ve bulgular, kütüphaneciliğin M.Ö. 2400 yıllarına kadar uzandığını göstermektedir. M.Ö. 625 yılında Asur Devleti Hükümdarı Asurbanipal tarafından kurulan Ninova Kütüphanesi bilinen en eski kütüphanedir. Yapılan kazılar neticesinde elde edilen ve bu kütüphanede bulunan çivi yazısıyla yazılmış kil tabletlerden 20.000 kadarı bugün İngiltere’deki British Museum koleksiyonları arasında yer almaktadır. M.Ö. 3. yüzyılın ilk yarısından sonra Mısır Hükümdarı S. Ptolemeus tarafından kurulmuş olan İskenderiye Kütüphanesi devrinin en büyük kütüphanesi olma özelliğindedir. Bu kütüphanede 700.000′e yakın papirüs tomarıyla porşömen bulunduğu bilinmektedir. 

M.Ö. 165 yılında kurulmuş olan Pergamon (Bergama) Kütüphanesi, Roma‘daki Bibliotheca Ulphia ve M.S. 355 yılında Büyük Konstantin’in İstanbul’da kurduğu imparatorluk kütüphaneleri ilk çağların önemli kütüphaneleri arasında yer almaktadır. Çinliler tarafından keşfedilen matbaa, Türkler ve Müslüman Araplar tarafından geliştirilerek kullanılmış ve böylelikle özellikle Abbasiler döneminde Bağdat’ta “Beytü’l-Hikme” adında Dünyanın en büyük kütüphanesi kurulmuştur. Bu kütüphanede 1.000.000 ‘dan fazla kitap olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. 15. yüzyıldan itibaren Avrupa’da birtakım ilmi ve teknik gelişmeler yaşanmaya başladı. Bu süreçte Avrupalılar Endülüslü Müslümanlardan matbaayı alıp üzerinde çalışmalar yaparak ve baskı teknikleri geliştirerek kitap basımına yönelmişlerdir. Kitap basımı arkasından kütüphaneciliği getirmiş ve böylelikle Avrupa’da kütüphaneler yaygınlaşmaya başlamıştır. Fransa’da Bibliotheque National, İngiltere’de British Museum, ABD’nin Washington şehrinde Kongre Kütüphanesi (Library of Congress) ve Seattle Halk Kütüphanesi gibi dünyanın en zengin kütüphaneleri ortaya çıkmıştır. 

Osmanlı Devleti’nde kütüphaneler ilk dönemlerde cami, medrese, imaret ve tekke gibi hayır kurumlarının bünyesinde kurulmuştur. Daha sonraları müstakil ve düzenli kütüphaneler kurularak ilim yolunda hizmet vermeleri sağlanmıştır. Osmanlılar döneminde ilk kütüphane Osman Bey zamanında İznik’te, ikincisi ise Lala Şahin Paşa tarafından Edirne’de kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmed Han döneminde İstanbul’un fethedilmesiyle Ayasofya yakınlarında yaptırılan medresenin hemen yanında halka açık bir kütüphane de kurulmuştur. Yine o dönemde Fatih Camii Külliyesi içindeki kütüphane, Zeyrek Camii Kütüphanesi, Eyüp Sultan Camii yanındaki kütüphaneler en meşhur kütüphaneler arasındadır. Osmanlı Devleti zamanında İstanbul’un dışında Amasya, Edirne, Bursa, Manisa, Trabzon ve diğer şehirlerde de ihtiyacı karşılayacak kütüphaneler kurulmuştur.

Cumhuriyet döneminde 1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla vakıf kütüphanelerindeki koleksiyonlar, 1927′de çıkan kanunla da tekke ve zaviyelerde bulunan eserler Maarif Vekaletine (Millî Eğitim Bakanlığına) bağlı kütüphanelere devredilmiştir. Maarif Vekaletine bağlı olarak faaliyet gösteren Kütüphaneler Müdürlüğü 1960′da genel müdürlük olmuş akabinde Kültür Bakanlığının kurulması ile de kütüphaneler bu bakanlığa bağlanmıştır. Günümüzde gerek devlete bağlı ve gerekse de özel olarak faaliyet gösteren 812 civarında kütüphanemiz bulunmaktadır. Bu kütüphanelerde yaklaşık 10 milyonun üzerinde kitap olduğu tespit edilmiştir. 

Bu genel bilgilerden sonra Rami Kışlası ve bugün İstanbul’un dahası Türkiye’nin bilgi toplumuna açılan penceresi haline gelen Rami Kütüphanesinden bahsedelim. İstanbul’un EyüpSultan ilçesi sınırları içinde bulunan Rami Kışlası, Osmanlı Sultanı II. Mustafa döneminde (1695-1703) sadrazamlık yapan Rami Mehmed Paşa’ya sultan tarafından çiftlik olarak armağan edilmiştir. Kayıtlara Rami Kışlası Çiftliği olarak geçen bu bölge ilk olarak Sultan III. Mustafa döneminde, Rumeli koluna sefere çıkan orduya lojistik destek veren ve bir takım ek hizmetler sunan bir alan olarak kullanılmıştır. 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasının hemen ardından kurulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusu için bu bölgede inşa edilen ve 1828 yılında kullanılmaya başlanan askerî kışla da Rami Kışlası olarak anılmaya başlanmıştır.

1828-29 Osmanlı-Rus Savaşı’nda, Sultan II. Mahmud’un karargâhı olarak da hizmet veren Rami Kışlası, 1836-1837 yılları arasında Mühendishane talebelerinin de kışla içinde bulunan Mekteb-i Harbiye’ye taşınması ile yalnızca askerî bir üs olmaktan çıkarak bir bilim yuvası kimliği de kazanmıştır. Cumhuriyet Dönemi’nde de 1971 yılına kadar askerî amaçlı kullanılmaya devam edilen Rami Kışlası artık bugün “yaşayan kütüphane” konsepti ile İstanbul’un bilim, sanat ve kültür yaşamının odak noktalarından biri haline dönüşerek Rami Kütüphanesi ismiyle kütüphane olarak hizmet vermeye başladı. Geleceğin dünyasını inşa edeceklere modern yapısıyla 250 yıllık tarihinin ihtişamını üzerinde taşıyan büyük bir kampüs şeklinde Avrupa’nın en büyük kütüphanesi olma gururunu bizlere yaşatan Rami Kütüphanesi artık ilim ve bilim yolunda ilerleme katetmek isteyenlerin vazgeçilmez durağı olacaktır. 

Rami Kütüphanesi, bireysel ve grup okuma salonları, etkinlik alanları, atölye mekanları, engelli bireylere uygun hazırlanan engelli merkezi ile söyleşi, seminer ve sergileme gibi farklı kullanım imkanlarına sahip büyük bir kampüs olarak tasarlanmış. 220 dönümlük arazi içinde, 36 bin m² kapalı alan ve 51 bin m² lik yeşillikler içinde bir avluya sahiptir. Kapalı alan içinde 4200 kişilik oturma kapasitesi yer almaktadır. Her yaş grubundan ziyaretçinin buluşma noktası olacak olan Rami Kütüphanesi’nde Bebek ve Çocuk Kütüphanesi, Gençlik Kütüphanesi, Yetişkin Kütüphanesi, İhtisas Kütüphaneleri, Atatürk Kütüphanesi ve Yazma Eserler Kütüphanesi bulunmaktadır. Kültür ve sanat buluşmalarına ev sahipliği yapacak olan Rami Kütüphanesi çocuklardan gençlere, üniversite öğrencilerinden akademisyenlere kadar herkese 7/24 hizmet verecek. 

Ülkemizin ve İstanbul’un haklı gururu olarak kitap, kültür ve sanat severlere hizmet vermeye başlayan Rami Kütüphanesini hizmete açarak önemli bir hizmet gören başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, Kültür ve Turizm bakanlığımıza sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Kitaba, sanata verdikleri değerden dolayı zatı devletlerini kutluyorum.


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.