Tarih: 18.06.2025 11:12 Güncelleme: 18.06.2025 11:12

Buğra BORA

İsrail-İran Savaşında Anlaşma Olur mu?

 

Orta Doğu, tarih boyunca jeopolitik fay hatlarının birleştiği bir coğrafya oldu. İsrail ve İran arasındaki gerilim ise bu bölgenin en karmaşık ve derinleşen krizlerinden biri olarak öne çıkıyor. Peki, bu iki bölgesel güç arasındaki savaş atmosferi bir anlaşmayla sonuçlanabilir mi?

Öncelikle şunu kabul etmek gerekir: İsrail ile İran arasındaki çekişme yalnızca askeri değil, ideolojik, dini ve stratejik temellere dayanıyor. İran, İsrail’in meşruiyetini sorgulayan bir duruş sergilerken; İsrail, İran’ın nükleer programını ve vekil güçlerini varoluşsal bir tehdit olarak görüyor. Bu tablo, iki ülke arasında doğrudan sıcak savaşın bile kapısını aralayacak kadar gergin bir yapıya işaret ediyor.

Ancak savaşların sonsuza dek sürmediği gibi, düşmanlıklar da bir noktada diplomasiye evrilebilir. Geçmişte ABD ile Vietnam, Güney Kore ile Kuzey Kore gibi örneklerde çatışmaların ardından diplomatik temaslar kurulabildiğini gördük. Fakat İsrail ile İran arasında böyle bir yumuşama mümkün mü?

Kısa vadede bu oldukça zor görünüyor. Hem Tel Aviv’de hem Tahran’da iktidarda olan siyasi kadrolar, düşmanlık söylemini iç politikada bir meşruiyet aracı olarak kullanıyor. Üstelik iki ülkenin savaş alanı sadece kendi toprakları değil; Suriye, Lübnan, Gazze gibi üçüncü ülkelerde de bu çatışmanın gölgeleri hissediliyor. İsrail’in Suriye’de İran’a ait hedefleri vurması, İran’ın Hizbullah üzerinden İsrail sınırında tehdit oluşturması, çatışmayı bölgesel boyuta taşıyor.

Ancak bölgesel yorgunluk ve uluslararası baskılar, zamanla tarafları masaya oturtabilir. Körfez ülkeleriyle İsrail arasında kurulan diplomatik ilişkiler (Abraham Anlaşmaları), İran'ın bölgesel yalnızlığını artırdı. Tahran, ekonomik yaptırımlar ve iç istikrarsızlık nedeniyle daha fazla baskı altına girerse, taviz vermek zorunda kalabilir. Aynı şekilde İsrail de kuzeyde Hizbullah, güneyde Hamas ve iç kamuoyunda artan güvenlik kaygıları nedeniyle stratejik riskleri yeniden değerlendirmek zorunda kalabilir.

Burada devreye üçüncü tarafların, özellikle de ABD, Rusya ve Çin gibi küresel aktörlerin rolü giriyor. Diplomatik baskılar, arabuluculuk çabaları ve ekonomik teşvikler, taraflar arasında sınırlı da olsa temas kanallarını açabilir. Nükleer müzakereler bu anlamda bir fırsat penceresi sunabilir.

Sonuç olarak, İsrail ile İran arasında bugün barıştan ya da anlaşmadan söz etmek gerçekçi görünmeyebilir. Ancak diplomasinin dili, bazen savaşın gürültüsünden sonra yankı bulur. Tarih, en derin düşmanlıkların bile bir gün müzakere masasına taşındığını gösteriyor. Orta Doğu’da kalıcı barış için umut, daima çatışmanın gölgesinde filizlenir.


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.