21.01.2015 12:10:02

Mehmet Doksanbir

 İslam, Allah’ın insanlar için seçtiği dinin adıdır. İslam dini tevhid temeline oturan ve ana kaynağı Kur’an olan mutlak dindir. Allah’ın insanlık tarihinde gönderdiği tek din İslam olduğundan dolayıi tarih içerisinde pek çok “İslami” yaşayış ortaya çıkmıştır. Tarih sahnesine İslam, pek çok farklı şeriat ile çıkmıştır. İslam dinin en son şeklini Rabbimiz Hz. Muhammed(asv) ile göndermiştir. Miladi 610 yılında başlayan İslam’ın insanlığa gönderilen son şekli en muazzam dönemini son İslam peygamberi Hz. Muhammed(asv) ölmeden yaşamış, Hz. Muhammed(asv)’in ölümü ile tarih sahnesinde dönem dönem yükselişte, dönem dönem sıkıntılı süreçlerde, dönem dönem de küresel güçlerin “ötekisi” olarak yerini almıştır.

Her ırkın, coğrafyanın hatta her köyün kendine ait bir kültürü olduğu gibi, İslam dinin de kendine ail bir kültürü olmuştur. İslam’ın kültürel yapısının inşasında alimler büyük rol oynamakla birlikte, Müslüman olan herkesin katkıları olmuştur. Bizim üzerinde duracağımız konu, İslam dini ile İslam kültürünün birbirinden ayrı olduğu olgusudur. Yani kabaca, İslam ayrı, Müslümanlar ayrı düşüncesidir.

Bizce bu zorunlu bir ayrımdır. İslam evrensel bir din olduğundan, İslam’ın hürriyet dini oluşundan ve en önemlisi de İslam’da mutlak olanın sadece ve sadece “ayet” oluşundan kaynaklı bir durumdur. İslam’da “ayet” dışında mutlak yoktur. Ayet yani Kur’an’ı Kerim.

Kur’an’da geçen, “düşünün”, “ibret alın”, “aklınızı kullanın”, “öğüt alın” vb. ifadeler ve İslam’a giriş cümlesi kelime-i şehadet’in, “eşhedü” yani “ben şehadet ederim ki” şeklinde “Ben” ile başlaması, İslam’ın bireyler üzerine inşa edilen, önce bireyin inşasını esas alan, akabinde bu “eşref” ve “ekrem” birey ile tolumsal düzen inşa etme çabasında olduğunu anlıyoruz. İnşa edilen bu düzene de bir kültür diyoruz. İslam’ın aslı değişmez. Çünkü İslam Ku’an merkezli bir dindir. Kur’an’da asla bir değişiklik olmayacağına göre, İslam asla değişmez.

Allah’ın “ekmeltu lekul dinekum” dediği yani “dini ekmel kıldım, tamamladım” dediği noktada, İslam’ın insanlık için en muazzam düzen olduğunu anlarız. Bu ilk bakışta doğal bir hal gibi gözükebiliyor. Ancak dünyayı, hayatı, insanları, farklılıkları düşününce ne kadar manidar olduğu anlaşılıyor. Komşu iki köy arasında bile ciddi kültürel farklılıkların olduğu hayat sisteminde bütün insanların, insanlığın ihtiyacını karşılayabilecek bir dinden bahsediyor Allah Teala. Bu muazzam sistem için ise “MUTLAK” bir şey gerekiyor; onu da Kur’an yani ayet olarak belirliyor. Öyle ki Kur’an’ın yorumu dahi mutlaklaştırılamıyor. İşte tam burada da “KÜLTÜR” devreye giriyor ve “İslam Kültürü” oluşuyor. 

Çağlar boyunca İslam’ın yaşadığı en önemli sorunlar birisi İslam ve İslam kültürünün eşdeğer görünmesi, İslam ile oluşturulan-birey temeli üzerine inşa edilen- kültürün mutlaklaştırılması oldu. Ayet mutlaktır, değişmez, değiştirilemez. Ancak ayetin yorumu mutlak değildir. Ayetin yorumu kültürdür. Ayetin yorumunu mutlaklaştıran Müslümanlar ise kendi dinlerine en büyük zararı vermişlerdir. Bunu en bariz örneğini Mezhep olgusu üzerinde görüyoruz.  Dinin aslının öğretilmesinden ise, ayetlerin ve hadislerin öğretilmesinden ise, en başta dediğimiz “ben şehadet ederimin” sorumluluğunu yerine getirmeyip, hür birey esasından uzaklaşıp, kalıpların esas alınması ile mezhep öğretilmeye başlanmıştır.

Mezhep kültürdür. Kültür olduğu için farklı farklıdır. İslam tarihinde 100’ü aşkın mezhep fikri oluşmuştur. Bunların en çok büyüyenleri ise dört mezhep diye sunulmaktadır. Gelin görün ki bizler Müslümanlar olarak en büyük hatalarımızdan birini burada yapmışız ve Mezhebi MUTLAKLAŞTIRARAK, İslam’ın aslını kendi “ben”imizden uzaklaşırmışız. 

Tefsir, tevil, yorum, Kur’an’da bahsedilen “fıkhetmek”, “Akletmek”, İslam’ın bireyin kendi çabasının ürünü bir manevi yapı oluşturmasını arzular. Öyle olmasa “oku” nedir?, öyle olmasa, “akledin” nedir?, öyle olmasa,” kadın erkek her Müslüman’a ilim öğrenmek farzdır” nedir?

İslam’da mutlak olan sadece ayettir. Ayetin yorumu ise kültürdür. Bu düşünceyi yerleştirmediğimiz müddetçe İslam’ı kalıplar içerisinde yaşamaya devam edeceğiz. Oysaki İslam özgürlük dini ve Hz. Muhammed(asv) özgürlük peygamberidir. Ne mutlu o kimseye ki, İslam’ı kendi “ben”i ile anlayıp, yaşayan ve mutlak ile mukayyedi ayırt edebilen, kalıplara değil de ilke ve sınırlara bağlı kalabilene. 

TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.