26.03.2015 12:32:02

Mehmet Doksanbir

 Doğmayı biz istemedik, isteyemezdik de. Yaratıcı, anne ve babamızı vesile kılarak bizleri süregelen bir hayatın içerisinde var etti. O zaman varlığın, var olmuş olmanın, hayatın anlamı nedir? Yani neden varız da yok değiliz?

Kaba ve insanlık dışı bir yaklaşımla , var olmayı ben istemedim deyip bir köşeye çekilebiliriz ki bu var olan her şeyin anlamını yitirmesini ifade eder. Oysaki kainatta anlamsız hiçbir şey yoktur. Var olmayı biz istemedik diyenlerdeki en traj-i komik taraf ölüm korkusudur. Var olmayı istememiş ama yok olmaktan korkuyor. Hatta var olmaktan da korkuyor, varlığına bilinç kazandırmayarak…ne yaman çelişki. Kısacası insan var olmayı tercih etmedi ancak yaşamayı tercih ediyor. Hayatta kalmayı tercih eden insan, hayata anlam yüklüyor.

Hayata yüklenen anlam ne…?

Mutlak surette söyleyebiliriz ki bunu en iyi bilecek olan bizi var eden Halik’ımızdır. İnsanda, fıtrat denilen ve insanın doğuştan getirdiği birtakım özellikleri, eğilimleri içinde barındıran bir mekanizma vardır. İnsan üzerine çalışanların genel kabul gören kanaatine göre, insanda fıtri olarak aşkın, yaratıcı bir güce bağlılık ve tapınma arzusu vardır ki, bu güç Allah’tır. İnsanın var oluş anlamının düğümü ise tamda burada çözülüyor;  Allah’da.

“Allah demek, anlam demektir” denmiştir. Peki Allah’ın yani bizi var eden gücün bize yüklediği anlamı NASIL tespit ve tayin edeceğiz? Bu noktada Allah ile insanın ilişkisinin Allah’tan gelen boyutunu yansıtan iletişim yani vahiy devreye giriyor.  Vahiy dediğimiz zaman ise aklımıza vahyin son ve korunmuş hali Kur’an vahyi geliyor.

Kesinlikle eminiz ki Kur’an sadece Müslümanlara hitap etmiyor. Kur’an’da birçok ayet “Ey insanlar” hitabı ile başlamaktadır. Bu tür ayetler ve bu hitapla başlamasa da insanlığa hitap eden diğer ayetler Kur’an’ın evrensel bir vahiy olduğunu ve inanan, inanmayan her insana hitap ettiğini gösteriyor. Bu hitabın tabiatı Arapça. Ama Allahın bizden istediği onu anlamak… Bunun yolu ise Arapça bilenlerin –ki bu çok ciddi bir emek gerektirir- Arapçası üzerinden, bilmeyenlerin ise işinin ehli âlimlerin yaptıkları meallendirmeler üzerinden okumaları gerekir.

Müslümanın temel görevi Kur’an’ı anlamak, yaşamak ve anlatmaktır. İnsan olan herkesin görevi ise varlığını anlamlandırmaktır. İnsan bunu Kur’an sayesinde başarabilir. Kur’an inanan inanmayan her insana hayata dair ölçüleri ve mutlu-huzurlu olmanın yollarını gösterir. Allah ne güzel buyurmuş, “Yaratan bilmez mi?”. Yaratan yarattığını bildiğine göre insan içinde hayatın şifreleri Kur’an’dadır. Her insanın, daha doğrusu insanlığının ve varlığının farkına varmak isteyen her insanın, hayatını anlamlı kılabilmesi için başvuracağı en temel kaynak Kur’andır. Kur’an’ı anlayabileceği şekli ile-dilde okumak anlamaya çalışmak her Müslümüna farzdır, her insana gereklidir.

Varlığının anlamını bilmeyen, aklını kullanırken insanlık faydası için değil, insanı sömürmek için kullanmaktadır ki bu aslında “aklını kullanmamak”tır. Allah Kur’an’da der ki “Allah aklını kullanmayanların üzerine pisliği boca eder”.  


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.