Yaşam boyu aldığımız eğitimlerin asıl gayesi; insanlara doğru yolda yürüyebilmelerini sağlayacak alt yapıyı kazandırmaktır. Doğruluk ve dürüstlük aslında bir iç adaletidir. Doğru olmak, bencillik kuruntularından sıyrılma, gerçek huzur yolunu bulmaktır.
Yaşadığımız her an, hesapsızlıklar, tedbirsizlikler, şanssızlıklar peş peşe gelebilir. İç aydınlığına kavuşmuş, eğitim görmüş bir insan bunların tuzağına düşmez. Hayat bunu gerektiriyor diye, yalana dolana, hileye sapmaz; geçici olarak yükselmiş kötü insanlara özenmez.
Dürüstlük; insanın söz ve davranışlarıyla, niyet ve inancında iyilikten ve güzellikten yana olmasıdır. Dürüstlük insan onurunun ve sağlıklı toplum yapısının vazgeçilmez şartlarından birisidir ve insanın kendisine verdiği sözü tutmasıdır.
Dürüst insan verdigi sözün arkasinda durur. Haksizlik yapmaz. Yalan ve riyadan uzak kalır. Baskasının arkasından konuşmaz. Ezileni ezmez, ezdirmez. Dürüst insan kendinden çok şey başkalarından az şey bekler. Dürüst insan hakkını bilir ve savunur. Haksız olduğunda kendi aleyhine karar verebilen kişidir.
Bir insanı değerli yapan, diğerlerinin yanında seçkin kılan erdemdir.
Dürüstlük yalanın en büyük karşıtı olduğundan yalansız yürüyen bir toplumun ve yalansız yaşanan bir hayatın kapılarını açar. Dürüstlüğün olduğu yerde toplumun ve insan ilişkilerinin temeli çok sağlamdır, kolay kolay sarsılmaz vede yıkılmaz.
Ticarette ve siyasettede çok önemlidir. İşlerin kolaylıkla halledilmesini sağlar. Çıkması muhtemel sorunları kaynağında çözer, en başında engeller. Ticarete akıcılık ve hız kazandırır. İlişkilerdede dürüstlük çok değerlidir. Dürüstlük güven duygusuna zemin hazırlar. Dürüstlüğünden emin olduğunuz kimseye rahatça güvenirsiniz. Güvendiğiniz kişilerle daha rahat ve mutlu olursunuz. Onlarla daha hayırlı işler yaparsınız.
Uzun bir süre önce okuduğum bir hikayeyi aklımda kaldığınca paylaşmak istiyorum sizlerle. Dürüst olmanın uzun vadede neler kazandırabileceğini özetlemiş güzel bir hikaye...
Bir Zamanlar Çinde bir hükümdar tahtını oğullarına bırakmak yerine farklı birşey yapmak istemiş.Ülkesindeki bütün gençleri huzuruna çağırmış ve onlara şöyle seslenmiş: “Artık tahttan çekilmemin ve yerime yeni bir hükümdar seçmemin vakti geldi. Hükümdar olarak içinizden birisini seçeceğim. Bugün herbirinize bir tohum vereceğim. Tek bir tohum. Ama bu çok özel bir tohum. Hepinizin evlerinize dönüp o tohumu ekmenizi, sulamanızı ve bir yıl sonra tohumdan çıkan bitkiyle geri gelmenizi istiyorum. O zaman bana getireceğiniz bitkiler hakkında hüküm verip benden sonra tahta geçecek hükümdarı seçeceğim.” demiş.
Bir yıl tamamlandığında, ülkenin gençleri yetiştirdikleri bitkileri, karar vermesi için hükümdarın huzuruna getirmişler. İçlerinden sadece Ling isminde birisi boş bir saksı ile gelmiş. Herkes yetişdirdiği bitkilerle övünürken Ling'le alay etmeye başlamışlar. Hükümdar sadece Ling'in boş saksısını olduğunu görünce şöyle bir açıklama yapmış.“Bir yıl önce herbirinize bir tohum verdim, onu ekip sulamanızı istedim ve bir yıl sonra da bana getirmenizi istedim. Ama sizlere verdiğim tohumların hepsi kaynatılmıştı ve dolayısıyla da filiz açmaları mümkün değildi. Ling hariç hepiniz bana çeşit çeşit ağaçlar, bitkiler ve çiçekler getirdiniz. Tohumunuzun büyümediğini görünce, size verdiğim tohumun yerine başka bir tohum ektiniz. İçinizden sadece Ling, kendisine verdiğim tohumun olduğu saksıyı bana getirme cesaretini ve dürüstlüğünü gösterebildi. Bu yüzden, yeni imparatorunuz o olacak.” demiş ve o günden sonra yeni hükümdar Ling olmuş.
Dünyada ikiyüzlülük, yalan, kötülük, savaş ve sonu gelmez çekişmeler olsa da iyimser olmak için hala çokça nedenimiz var. Bunların başında, hala Linglerin var olması geliyor. Ve Lingler dürüstlükleriye, erdem ve ışık savaşçılarına örnek olmaya devam ediyorlar.
Lütfen çocuklarımızı dürüstlüklerinden ödün vermeyecekeleri hayat tecrübeleri kazandıralım. Huzurlu bir gelecek için yapabilecek başka hiç bir şeyimiz yok...