Tarih: 13.11.2018 17:22 Güncelleme: 13.11.2018 17:22

Mehmet ERDİL

Dik dur baba…
 
O gün boy aynasının karşısında kendime yandan baktığımda anlıyordum ki kızım haklıymış.
 
Baba dik dur, baba dik dur…

 
Her sözünün ardından bir oklava yutmuş gibi kendimi düzeltirdim. Gönlü hoş olurdu garibin…
Körolası boy aynası, kendimi bu kadar sarsılmış olduğumu fark edilir kamburluğumun görüntüsüyle gözüme gözüme sokuyordu.
 
O gün kendime çok hayıflandım,
O gün aslında omuzlarıma çökmüş eski bir zulmün büyük resmini gördüm.
 
Bilirim her çocuk babasını sever…
Haksızlığa uğrama yükünün yıllar içinde eğip büktüğü kemiklerimin, mütemadiyen “Baba dik dur, baba dik dur” sözüyle düzelemeyeceğini henüz on iki yaşındaki kızıma nasıl
anlatabilirdim.
 
Anlatamadım…
 
“Başaramadım kızım” itirafında bulunamazdım.
Dik dur dedikçe dik duruyordum,  o kadar,
Gönlü hoş oluyordu garibin…
 
Sonra bir gün tuhaf bir şey oldu!
İzmir de bir çocuk büyüdü,
Beyaz sayfadaki kara yazgımızı okudu,
Derdin çare adresini buldu,
Sayın Cumhurbaşkanı ile konuştu..!
İşte bu yüzden Yaşzede kaderdaşım Mehmet Çetin’in oğlunu çok sevdim. Aynaya bakmadan, hayal kurmadan, babasını dik tutan icraatını gördüm.
 
Hukuk adına “van minut” der gibiydi!
 
Demek, dertlerimiz büyürken yaşzede çocuklarıda büyüyormuş.
Gönlümüz bir hoş oldu.
Aynaların ve çocukların yalan söylemeyeceklerini iyi bilen bir Cumhurbaşkanımıza bir derdin arz-ı hal  edilmesinin sonuçlarını izleyip göreceğiz…  Sağol evlat.


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.