Davos vakasını izlediğimde aklıma ilk “Osmanlı Tokadı” geldi. Başbakanımız sayın Recep Tayip Erdoğan’ın Davos’ta sözünün kesilmesi ve fikirlerini açıklamasının engellenmeye çalışılması bardağı taşırdı. Bir ülkenin, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanının omzuna eliyle “dur” anlamında dokunma cüretini gösteren panel yöneticisi tabiri caiz ise cami duvarına işedi.
T.C. Başbakanına bu şuursuz hareketlerden sonra susup kalmak ve salondakileri dinlemek yakışmazdı. Nitekim Erdoğan yaptı yapacağını… Omzuna uzanan ele bir Osmanlı tokadı savurarak, “Davos Benim için bitmiştir… Bir daha da buraya gelmem” diyerek, mikrofonunu çıkarıp oturumu terk etti.
Her zaman Sayın Erdoğan’ın çok akıllı bir adam olduğunu söylemişimdir. Şimon Peres’e, “Sesini yükseltmen bir suçluluk psikolojisinin göstergesidir. Ben sesimi yükseltmeyeceğim” diyerek konuşmasına başlaması çok şıktı ve cuk oturdu. Yüzlerce ocağı söndüren ve binlerce sivili öldüren bir insan nasıl haklı olabilir ki? Eften püften bahaneler göstererek, zavallı sivillere bomba yağdırıp, nasıl bir insan azmanı olduklarını belgeleyen ecnebilere, 700 yıl boyunca Dünyayı barış ve adalet içinde yöneten Osmanlı’nın torunu olduğumuzu göstererek, meşhur tokadımızı tam da zamanında patlattı.
Şimdi çıkıp, yok protokoldü, zırttı, pırttı, üsluptu, falandı, feşmekandı diye eleştirenler olacaktır. Bence Erdoğan sözünün o şekilde kesilmesini hazmetmemeliydi… Nitekim de öyle yaptı. Davos’ta resmen taraf olduklarını gösterdiler. Peres’e 25 dakika söz verirken, Erdoğan’a 12 dakika söz vermeleri, daha sözüne başlar başlamaz kesmeye çalışmaları, çok nezaketsizce hareketlerde bulunmaları zaten protokole hiç uymuyordu.
Genlerindeki “Kahramanlık” özelliği ile bilinen ve Dünya tarihine “Savaş taktikleri”ni kazandıran milletimiz, işte böyle “Dik duruşlu bir başbakan” özlemini hep içinde taşıyordu. …Ve özlem bitti.
Nedir Osmanlı Tokadı?
Osmanlı tokadından bu kadar bahsetmişken, merak edenlerle Osmanlı tokadı nedir ve nasıl doğmuştur onu paylaşalım.
Osmanlı Ordusu askerlerinin silahsız savunma ya da saldırı durumunda kullandıkları, elin her iki yanıyla yapılabilen düşmanı sersemletmek amacıyla uygulanan bir vuruştur. El ve kolun açısız ve omuzdan hızla hareketiyle hedeflenen noktaya el ile yapılan temasla yapılır. En çok yüzün her iki yanına ve enseye yapılır. Vuruşun şiddetine göre öldürücü olabilir.
Osmanlı Ordusunda genellikle savaşlarda birebir ve yüz yüze yapılan mücadeleler esnasında sık sık yaşanan silahın elden düşmesi yada kırılması durumunda kullanılmıştır. Osmanlı kültüründe bir kavgada taraflar asla birbirlerine yumrukla müdahale etmezlerdi. Yüze kalıcı zararlar verme ihtimalinden dolayı birine yumrukla saldırmak son merhalede yer alır ve yumrukla ilk saldıran ayıplanırdı. Tıpkı yatağan kılıcı olanların dövüşlerde karşılarındakini aşağılamak için kılıcın kesmez yanı ile saldırmaları gibi, tokat ancak yeri zamanı, kavgadaki taraflarca bilinen kurallarla kullanılırdı. Kavgada büyük olan karşısındakini sesi etraflıca duyulan şiddetli bir tokatla uyarır ve bu durum genellikle yeterli olurdu.
Osmanlı Ordusunda meydan savaşlarında en ön safta yer alan, azab askerlerinin, esas amaçları olan karşıdaki düşmanın elit birliklerini yorma görevleri sırasında hafif silahların kısa zamanda kullanılmaz duruma gelmesi ve ağır silahların kuşanmalarının aldığı zaman çoğu kez bulunamadığında tokat atmaya başlamaları ile askerler arasında yiğitliğin eriştiği son nokta olarak görülmeye başlanmış ve bunun üzerinde popülarite kazanmıştır. Sesi ile düşmanın üzerinde yarattığı psikolojik etki sebebiyle zamanla geliştirilmiştir. Bu askerler daha eğitim safhasında mermer döverek yetiştirildikleri için, çok kuvvetli ellere ve kol yapısına sahip olurlar.(Osmanlı ordusunun En büyük tokatçıları Başıbozuk (Delibaş) diye adlandırılan bir düzensiz ordudur)
Hoş ve barışla kalın.