Bu yıl Türkiye’nin Japonya ile de kardeşlik yılı. Japonya da, tıpkı Türkiye gibi 19’uncu yüzyılın ilk yarısında girişmişti çağdaşlık hamlelerine...
Ve bugün Uluslararası Uzay İstasyonu’nda; sade Amerikalı, Rus değil, Japon astronotlar da var.
* * *
Boğaz köprüleri üstünde de, az emeği yok Japon mühendislerinin.
Japonların en başarılı oldukları alanlardan biri de, yarattıkları çeşit çeşit robotlar...
Fabrikalarda çalışan robotlar, konuşan ve ev hizmeti gören robotlar; yeni doğmuş bir bebeğin taklidi olan robotlar...
* * *
Bendeniz ise bu yakınlarda nereye gitsem, kulaklarımın dibinden jet uçakları kalkıyormuşçasına, elektrikli matkap seslerinden kurtulamıyorum.
* * *
Mademki bu yıl Türkiye’nin, Japonya ile de kardeşlik yılı; acaba Japon mühendisler, sessiz çalışan elektrikli bir matkap icat edemezler mi?
* * *
Böyle bir matkap icat edildiğinde; vatanı, milleti, devleti, cumhuriyeti, demokrasiyi, hukuku, adaleti, milli iradeyi bilmem ama; inşaat işçilerinin çalıştığı çevrelerde yaşayanlar, bir türlü bitmeyen bir işkenceden kurtulacaklar.
* * *
Hayali Küçük Ali, sünnet düğünlerine davet edildiğinde; yatakta yatan sünnet çocuğu ile davetlilerin karşısına perdesini kurar ve ne güzel oynatırdı Karagöz’ü de, Hacivat’ı da, Tarçın Bey’i de, Beberuhi’yi de...
* * *
Beberuhi, siyaset yorumculuğuna soyunsaydı da, kendisine sorulsaydı:
- Partisinin lideri bir uçurumdan atlasa, kendisinin de arkasından atlayacağını söylemek; dalkavukluk sayılır mı, sayılmaz mı, diye...
* * *
Beberuhi’nin yanıtı herhalde:
- Sayılmaz, olurdu.
- Peki, neden sayılmaz?
- Dalkılıç, nasıl “çıplak kılıç”; daltaban, nasıl “çıplak ayak”, yani “yalın ayak” demekse; dalkavuk da, kavuksuz çıplak baş demek. Siyasal bir mevki sahibine yaranmak isteyenler; el etek öptükten sonra, eğilip onun ayaklarını da öpmek için, kavuklarını çıkarır ve dalkavuk olurlardı. Bugün liderleri uçurumdan atlasa, kendilerinin de peşinden atlayacaklarını söyleyenler, kavuk giymedikleri için, kavuklarını da çıkarmıyorlar; dalkavuk sayılmazlar.
* * *
Beberuhi’nin kendine pek yakışan böyle bir açıklaması, elbet de hem şaşırtıcı, hem eğlenceli olurdu.
* * *
Lafa Hacivat da karışabilir:
- Hiçbir lider, kendini uçurumdan aşağı atmaz, derdi; olsa olsa uçmaya kalkarsa düşer oraya...
* * *
Bu kez de Karagöz:
- Saçmalamayın ulan, derdi; ne şeyh uçar, ne lider... Onları müritleriyle, kendilerine sadık çevreleri uçurur; “o muhteşem zat”ın ne muhteşem mucizeler gösterdiğini ballandıra ballandıra anlatarak...
* * *
Ne çare ki ne şeyhler, ne de siyasal liderler; sessiz çalışan elektrikli bir matkap icat etme yeteneğine sahipler...
İş kalıyor yine Japon mühendis dostların başına...
* * *
Bizimkiler dini, imanı, ahlakı, vatanı, milleti, devleti, cumhuriyeti, demokrasiyi, adaleti, özgürlüğü, çağdaşlığı, laikliği, gelenekleri, halkın iradesini kurtarmaya çalışırken; hiç değilse Japon mühendisler de, şu bitmeyen cehennem zırıltılarından kurtarsalar bizleri...
* * *
Madem bu yıl, Türkiye-Japonya kardeşlik yılı; Japon mühendis dostların da hoşuna gideceğini tahmin ettiğimiz bir fıkra:
ABD’de ünlü bir uçak endüstrisinin yöneticisi, koşarak Başkan’ın ofisine girmiş:
- Nihayet başardık, diye bağırmış; mühendislerimiz, uçaktan daha hızlı giden bir “ses” buldular...
* * *
ABD’li diplomatlarla, AB’li diplomatların sevdiği söylenen fıkralardan biri:
Bir sinemada erotik bir film oynarken; genç bir kız, yanında oturmakta olan, tanımadığı genç bir erkeğe dönmüş:
- Mastürbasyon yapıp yapmamanız beni ilgilendirmez ama, demiş; elinizde yanıldınız. Kullandığınız el, sizinki değil, benimki...
* * *
Ortadoğu ülkelerinden bazılarının diplomatları ise, bir hayli alınıyorlarmış bu fıkradan nedense...
* * *
Bekri Mustafa ile Borazan Tevfik tartışıyorlarmış:
- Ülkedeki siyasal tartışmalar; bir kör dövüşüne mi benziyor, yoksa bir açıkgözler dövüşüne mi?
* * *
Tartışmaya Başbakan Tayyip Bey de katılmış:
- Buna millet karar verir, demiş.
* * *
Rüştü Onur’dan bir şiirle bitirelim yazıyı:
Memnuniyet
Benden zarar gelmez
Kovandaki arıya,
Yuvasındaki kuşa;
Ben kendi halimde yaşarım
Şapkamın altında.
Sebepsiz gülüşüm caddelerde,
Memnuniyetimden.
Ve bu çılgınlık delicesine,
İçimden geliyor.
Dilsiz değilim susamam
Öyle ölüler gibi,
Bu güzel dünyanın ortasında.