Tarih: 19.02.2025 14:22 Güncelleme: 19.02.2025 14:22

Bülent TIRTIR

 

CHP ve İmamoğlu: Büyük Hayaller, Küçük Gerçekler 

Cumhuriyet Halk Partisi 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bilindik sahneyi daha erken bir vakitte kurmuş durumda. Aday belirleme tartışmaları, parti içi çekişmeler ve bolca içi boş demokrasi söylemi. Bu kez fark, adayın belirlenmesi için bir ön seçim yapılacak olması. Yani, CHP seçmeni sandığa gidip aslında önceden belli olan sonucu resmileştirecek. Elbette, bu sürecin ne kadar adil ve şeffaf olacağı tartışmaya açık. Zira Fatih Portakal’ın dikkat çektiği “…’nun” ibaresi çok şey anlatıyor ama olsun, “demokratik parti” imajını canlı tutmak lazım. 

Bu büyük yarışın en iddialı ismi, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu. Kendisi 2019’da İstanbul’u kazanarak CHP’nin parlayan yıldızı olmuştu. O gün bugündür, “halkın adamı”, “birleştirici lider” ve “umut ışığı” gibi unvanlarla süslenen İmamoğlu, belediye başkanı olduğunu unutup yıllardır cumhurbaşkanlığı yarışına hazırlanıyor. Öyle ki İstanbul’un ulaşım krizinden su sorununa kadar birçok mesele gündemdeyken, kendisi daha çok Karadeniz’de miting yapmayı ve Avrupa’ya ziyaretlerde bulunmayı tercih etmişti. Hatta yabancı temsilcilerle içeriği gizli görüşmeler yapmıştı. Tabii yine mazur görmemiz lazım yani nihayetinde bir ülke yönetme hedefiniz varsa, şehrin su borularından daha büyük hayalleriniz olur! 

İmamoğlu’nun siyasi kariyeri tipik bir “Zübük” hikâyesi. Belediye başkanı oldu ama hiçbir zaman sadece bir belediye başkanı gibi davranmadı. Şehrin en önemli problemlerini çözmek yerine, ulusal siyaset sahnesinde kendini konumlandırmayı tercih etti. Aslında İstanbul’a hizmet etmek gibi bir derdi olup olmadığı hep tartışıldı, ancak bu tartışmaların İmamoğlu cephesinde pek bir önemi olmadı. Çünkü onun esas meselesi, her şeyin ötesinde, kendi siyasi geleceğini inşa etmek. Bu konuda ki umarsızlığı ve vurdumduymazlığı kendi seçmenine dahi saygısı olmadığının bir kanıtıdır diyeceğim ama kendi seçmeni bunu bile görmek ve duymak istemiyor şu an. 

Tabii ki CHP’nin içinde de işler karışık. 2023 seçimlerindeki fiyasko sonrası koltuk değişti, ama parti içi kavga kültürü baki kaldı. Şimdi ön seçim yaparak “tabanın sesine kulak veriyoruz” mesajı veriliyor. Ama gerçek şu ki, CHP’nin içinde zaten hangi sesin en baskın olduğu belli. Artık Chp içinde bir alt kültür olan; tabanın değil, kulislerin, gizli anlaşmaların ve parti içi pazarlıkların sesi belirleyici olacak. Demokrasi tiyatrosunun yeni perdesi açılmış durumda, koltuk savaşı tüm hızıyla devam ediyor. 

Gelelim İmamoğlu’nun neden en büyük aday olduğuna… Aslında cevabı çok basit: Başka kimse yok. CHP yıllardır güçlü bir lider çıkaramıyor ve yeni yüzler yetiştirme konusunda büyük bir başarısızlık örneği sergiliyor. Dolayısıyla, İstanbul’u kazanan, medya tarafından parlatılan ve halkta karşılığı olduğu düşünülen İmamoğlu, mecburen sahaya sürülüyor. Kazanır mı? O ayrı mesele ama CHP’nin alışkanlıklarına bakılırsa, yine büyük umutlarla yola çıkılıp, seçim gecesi hüzünlü açıklamalar izlememiz kuvvetle muhtemel. 

İmamoğlu’nun adaylığına dair en büyük ironi ise şurada yatıyor: İstanbul’u yönetmekte zorlanan birinin, 85 milyonluk Türkiye’yi yönetmeye talip olması. Tabii ki İstanbul devasa bir metropol, zorlukları var ama vaatler verildiğinde bunlar düşünülmüyordu değil mi? Ulaşım sorunu çözülecekti, altyapı çağ atlayacaktı, metro projeleri hız kazanacaktı… Şimdi ise bunların çoğu ya askıda kaldı ya da ağır aksak ilerliyor. Ama olsun, yeter ki adaylık süreci başarılı geçsin! 

Bu noktada asıl sorulması gereken şu: CHP gerçekten 2028’de kazanmak istiyor mu, yoksa bildik kaybetme senaryosunu tekrarlamak mı istiyor? Eğer gerçekten kazanmak gibi bir niyeti varsa, seçilecek adayın halk nezdinde karşılığı olup olmadığı ciddi şekilde sorgulanmalı. Çünkü CHP, yıllardır “kazanabilecek aday” stratejisini benimseyemediği için sürekli aynı döngüye giriyor. Şimdi de İmamoğlu’nu doğal lider olarak pazarlamaya çalışıyor. Ama halkın gözünde o hâlâ bir belediye başkanı ve şehrine yeterince sahip çıkmayan bir yöneticinin, ülkeye sahip çıkacağına inanmak biraz zor. 

Sonuç olarak, CHP’nin ön seçim süreci aslında bir formaliteden ibaret. İmamoğlu, en güçlü aday olarak öne çıkıyor çünkü alternatifler ya zayıf ya da parti içi dengeler tarafından kabul görmüyor. Öyeli ki diğer aday adayı Mansur Yavaş için eski altılı masa ortakları destek verebilir söylentisi mevcut. CHP seçmeni ise yine umutla süreci takip edecek, belki bir kez daha “Bu kez kazanacağız” mottosuna sarılacak. Ama eğer parti gerçek bir değişim istemiyorsa, eğer aynı stratejilerle seçimlere gitmeye devam ederse, sonuç değişmeyecek. Ve büyük ihtimalle, 2028 seçim gecesi CHP yöneticileri yine ekran karşısında “Dersler çıkaracağız” açıklamaları yaparken, İmamoğlu’nun da “Daha çok çalışacağız” tweet’ini okumak zorunda kalacağız. 

 


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.