Küçük bir su damlasından kocaman bir insan vücuduna yolculuğun hikayesidir hamilelik… Ve Allah’ın varlığına binlerce defa daha inanıp, şükretme evresidir bir bakıma.
Bir hamilelikle her şey değişebilir… Hayatınıza yeni baştan komple bir şekil vermeniz gerekebilir. Öncelikle anne ve akabinde babanın bünyesinde duygusal anlamda değişim patlamaları yaşanır. Daha bir hassas olunur, daha bir duygusal moda girilir.
Bir su damlası, hayatınızı tamamıyla değiştirir. O su damlası ilk ultrasona girdiğinizde rahim içinde minik, yuvarlak bir karartı olarak görülür. Her ay ultrasona girdiğinizde bu karanlığın büyüdüğüne şahit olursunuz.
Birkaç ay sonra şok bir gelişmeye tanık olmaya hazır olmalısınız. Çünkü, artık anne karnında minicik birkaç yüz gramlık bir insan vücudu görmeye başlayacaksınızdır. O su damlasının nasıl şekillendiğine inanmakta güçlük çekebilirsiniz.
İyice incelemek istersiniz… Bakarsınız ve ellerini, ayaklarını, kafasını görürsünüz. Kime benzediği, nasıl olacağı, böyle bir varlığın gerçekten dünyaya gelip gelmeyeceğini merak edersiniz. Size tıpkı bir düş gibi gelir bu evre ve bir gün gelip de o varlığı kucağınıza alacağınıza inanamazsınız.
Ve beklenen gün gelir… Zaman dolmuştur. Artık ilahi bir buluşmaya tanık olmak üzere çevrende seni seven herkes hastaneye hücum etmektedir. Herkesin içinde nedeni bilinmeyen bir hüzün vardır. O’nun anne karnında ki vadesi dolmuş, dünyadan alacağı nefes nasipler listesine eklenmiştir.
O vakit geldiğinde, o ay, o gün ve o saat kader defterinde yerini aldığında, hiçbir kuvvet yoktur ki bu doğuma engel olabilsin. Yada hiçbir kuvvet yoktur ki o doğumu birkaç gün önceye alabilsin. Ameliyathanenin içi soğuktur… Ama oraya doğan bir güneş, buz gibi havayı ılıtacaktır. O ana kadar soğuk kanlılıkla hiç gülmeden, ciddiyetle işlerini yapan doktor ve hemşirelerin yüzlerine bile bir gülümseme yayılacaktır.
Ameliyathanenin kapısından bir hemşire çıkar, kucağında taşıdığı büyük bir mucizeyle. O an dünya durur… Nefesler kesilir. Bir mucizeye tanık olmak işte böyle bir şeydir… Hayal gibi.
Mucizeyi görmek yetmez… O’nun gerçekliğine inanmak için dokunmak istersin. Mağazalarda satılan oyuncak bebeklerden bile küçük olan o bedenin bir can taşıdığına, nefes alıp verdiğine inanmak güçtür.
O su damlasından, can taşıyan, ruha sahip olan bir beden doğmuştur. Dokuz ay on gün boyunca anne karnında bir kordondan beslenmiştir. Ve artık annenin göğsünden akan mucize bir gıdayla beslenecektir. Ve tüm uzmanlar bu gıdanın yerini hiçbir şeyin tutmayacağını yüzlerce kez açıklayacaklardır.
Artık her önceliğiniz değişmiş ve evinize neşe gelmiştir.. Bebek mamaları, bezler, ıslak mendiller, minik minik elbiseler, oyuncaklar dolaşır evin her odasında. Ve kendinizden önce düşüneceğiniz bir kişi vardır artık... Tüm önceliğe sahip olmuştur. Bir su damlasının, tüm hayatınızın anlamı haline gelişi mucize değil de nedir sizce?
'O (döl yatağına) dökülen meniden bir damla su değil miydi? Sonra o (meni) bir kan pıhtısı olmuş derken insan biçimine koyup yaratmış düzenlemiştir. Hülâsa ondan erkek, dişi iki sınıf çıkarmıştır' diyen Kıyame 37, 38, 39’uncu ayetler her şeyi açıklamıyor mu?