4.03.2015 15:06:31

Mehmet Doksanbir

 Biyografi kelimesi belki biraz soğuk kalsa da bizim literatürümüz için, durumun şümullüğünü ifade sadedinde kullanılır. Biyografilerle bizi ilk Kitabımız Kur’an tanıştırır. Başta peygamberler olmak üzere tarihi şahsiyetleri tanıtır bizi; adını koymaz bazen ‘kahramanın’, bazen de sadece tek cümle ile özetler tarihçeyi hayatını. Adını söylemeyerek söz konusu olan mesajına sürükler idrakimizi. Biyografilerde önemli olan da budur; kişinin hayatında çıkartılacak mesajlar. Bu sebepten dolayı bizim için şah biyografi Nebiyi Zişan’ın mübarek SİYERİDİR. Siyer kapısını aralayan herkesin gözünü alacak ilk ışık ‘gökteki yıldızlardan’ gelir; özel olarak ise zevce-i mutahharaları gönül dünyamızı zenginleştirir. Sahabenin hayatı bizim için “üsve-i hasenelik” vasfından sonraki basamakta; tebessümle, bazen de sızıyla bizleri bekleyen örnek-model şahsiyetler, ‘insanlığın iftihar tabloları’ olarak karşımıza çıkar. Hemen hemen hepsi küfür ve şirk bataklığından gelmiş bu şahsiyetler bizim manevi dünyamızın mimarlarıdır adeta. Bu saadet neslinin ardından gelen basamakta bizi “ peygamberin varisleri” âlimler bekler. Âlimlerin bizim için önemi Peygamberimizin varisleri olma yanında, bulunduklar dönemde sahabe vazifesini üstlenmiş olmalarından ileri gelir. Âlimlerin yanında hayatı irdelenmesi gereken şahsiyetler olarak “dertli” insanlar vardır; derdi İslam, iman, cihad, ihya olan insanlar. Artık modernizm sonrasında yaşayan Müslümanlar için de, hayat mücadelesi göz dolduran, “Üzülmeyin, gevşemeyin; inanıyorsanız en üstün sizsiniz” ayetinin tecellisi, İslam’dan, imandan bi-haber kişiliklerin biyografileri önemlidir. Önemlidir, çünkü onlar Müslümanlara, Müslümanlardan habersiz değişen ve dönüşen dünyada “Allah’ın nurunu söndürmemek”, bu nuru “güneşin doğup battığı her yere götürmek” için modeldirler. 
 
 Hz. Peygamberimiz, hayatını vahye göre tasarladığı için, Kur’an şahsiyetlerinin, başta peygamberlerin hayatı onun hayatı ile paralellik arz eder. Kur’an Peygamberimizin hayatının temel kaynağıdır ve onun hayatı Kur’an referanslı incelendiğinde, Kur’an da sanından söz edilmiş kişilerin de bizim için önemi ortaya çıkacaktır. Peygamberlerin ve sanında bahsedilmiş diğer şahsiyetlerin Efendimiz için ne tür hayatiye sahip olduğunun idrakinde olmak, biyografilerin bizim için önemini ayan-beyan izah etmektedir. Tarihi yaşanmışlığı göz önünde bulundurmak, hayatın “şefkat tokatlarına” karşı hazırlıklı olmak demektir. Olaylar sadece bir pencereden akıp gitmez, insanın önüne biyografiler adedince pencereler açılır, perspektif çeşitliliği kazanılır. Hata, yanlış ihtimali, yaşanmışlıklar hayatınızda biyografilerle birlikte yer ettiği için çok aza düşer. Hulasa biyografiler en büyük tecrübedir, kaybetmesi olmayan.

İslam dünyasınız önemli bir sızısı da tecrübesizliktir. Tecrübesizliğin kaynağı da tarihi bağlarımızla, “birleştirilmesi emredilen bağları kopardığımız” için aramızda uçurumlar olmasıdır. Koparttığımız bağlarımızın ilk halkasını oluşturan Siyeri Nebi’nin eksikliği her lahza hissedilen açı bir durumdur. Namazı Peygamberin kıldığı gibi kılıyoruz ama konu ‘harekete’ geldiğinde yan çiziyor, hareket metodumuzu kendimiz belirliyoruz. Bir Müslüman ne yapmalı? Nasıl yapmalı? Diye düşünürken, İslam nasıl hâkim kılınmalı? Ömür nasıl İslam’a feda edilir mülahazaları ile yoğrulurken aklımıza düşmez hiç SAHABE. Sahabesiz bir saadet anlayışı tasavvur etmişiz hayatımıza, zaten denmemiş mi bize “sahabe kim, siz kim, onlar ‘ulûhiyet’(!) sahibiler, sahabeler…”. Ulûhiyet bizim eklediğimiz ve durumun kavram tespitini ifade eden bir kelimedir. Sahabeyi uzak görürüz kendimize, sahabe örnek-model toplum olarak değil de, adeta ulûhiyet sahibi bir toplum olarak arz edilmiştir bize. Sahabenin böyle bir anlam kaybına uğraması, toplumsal hedeften kaydırılması normaldir, çünkü aynı şeyi Peygamberimizin hayatı içinde yaşamışızdır, yaşamaktayız. Hayatın özünden bağımsız ele alınan ve ulûhiyet atfedilerek bütün esprisi ortadan kalkan siyer, bizim için anmadan ileri gidemez hale gelmiştir. ‘Hayat marifetinin’ saklı olduğu o hayatın sırları ile iştigal etmekten, arazı cevhere peşkeş çekmekten, hayatın bizim için ulaşılabilecek sınırlarını göremez olduk. Hayatın buutlarından, kemalinden yoksun, kısır bir hayatı hedef edindik kendimize. Hayatın ‘zindanları’ içerisine hapsettik kendimizi ve kâmil insan modeline açılan kapının anahtarını Efendimizin hayatıyla kaybettik.

Biyografilerle tanışmak hayatımızın bütün zorlukları ile tek başına mücadele emektense, topyekûn mücadele etmektir. Biyografiler bizim için kurtuluş, refah ve mutluluktur. Eylemde dirayet, söylemde marifet, düşüncede büyük destektir biyografiler. Saatleri roman başında geçirmektense, mucize birer roman olan biyografilerin başında tedebbürü galeyana getirmek, hayatımızın ütopiğe dönüşmeme garantisidir. Gerçekleri düşünür, makulleri yaşar, yaşatır, doğruların izinde gider; biyografiler hayatın heba edilmemesi için kaynaklık ederler insana. 

Yakın tarihin, uzak tarihin, içine nüfuz ettiğimiz tarihin ‘öncü şahsiyetlerinin’, berceste kişiliklerinin açtıkları çığırı, geride bıraktıkları ya da hala devam ettirdikleri izi takip etmek ve hayatı bu şekilde tekâmül ettirmek Müslüman’ın Kur’an’dan çıkartacağı genel mesajlardan birisidir. İsim çok da fazla önemli değil, kim olursa olsun, hayatında hayatımızı şekillendirecek, hakikatleri daha iyi kavramamıza önayak olacak, bizi kâmil insan modeline yaklaştıracak her türlü biyografi bizim için değerlidir, incelenmelidir, irdelenmelidir. Ulül el-bab olan şahsiyetler için biyografilerle tanışmanın, kaynaşmanın zamanı hala gelmedi mi? Gelecek nesillere incelenmesi gereken bir biyografi bırakmak için ne kadar daha bekleyecegiz?
Peygamberin açtığı çığırda, sahabenin ayak izlerini takip ederek, öncü şahsiyetlerin desteği ile nice hayatlara çığır açmak umudu ve duası hep bizimle olsun… 
mehmet doksanbir
             

TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.