Bazen bir kürsü, sadece bir ülkenin değil; tüm insanlığın vicdanına dönüşebilir.
Bazen bir lider, yalnızca kendi halkı adına değil; sesi kısılmak istenen tüm mazlumlar adına konuşur.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma, işte tam da böyle bir anı temsil ediyor.
O an, sadece diplomatik teamüllerle sınırlı bir konuşma değil; yeryüzünün unutturulmak istenen gerçeklerine karşı yüksek sesle haykırılan bir vicdan çağrısıydı.
Cumhurbaşkanımız, Gazze için, Filistin için, insanlık için konuştu. Sessizliğe gömülmüş bir dünya sahnesinde, gür ve net bir şekilde adalet dedi.
“Biz bugün, bu kürsüde kendi vatandaşlarımızla birlikte sesi kısılmak istenen Filistin halkının hissiyatına tercüman olmak için de bulunuyoruz.”
Bu sözler, sadece bir diplomatik duruşun değil; aynı zamanda evrensel bir insanlık çağrısının, suskunluğu bozan bir yürek çığlığının ifadesiydi.
Gazze’de çocuklar sabaha bombalarla uyanıyor. Bir annenin kucağında can veren bebek, dünyanın gözlerinin içine bakarak insanlığa tek bir soru yöneltiyor:
“Bu suskunluğunuz neyin bedeli?”
Bu soru, sadece savaş alanlarından yükselen bir çığlık değil; vicdan sahibi herkesin kalbine saplanan sessiz bir isyandır.
Çocuklar yetim, anneler mezarlıklarda, babalar enkazların altında ağlıyor. Ama dünya liderlerinin büyük bölümü hâlâ sessiz.
Ancak Cumhurbaşkanımız, işte tam bu sessizlik ortamında o gür sesiyle öne çıktı. Kürsüden yüksek sesle seslendi:
“Bütün dünya liderlerine sesleniyorum, gün bugündür. Gün, insanlık adına Filistinli mazlumların yanında dimdik durma günüdür... Çocukların çocukları büyüttüğü Gazze'ye karşı insanlık görevinizi yerine getirin.”
Bu çağrı, yalnızca politik bir mesaj değil; tarihe ve insanlığa yazılmış bir vicdan mektubudur.
Cumhurbaşkanımızın bu çıkışını yalnızca siyasi bir duruş, diplomatik bir manevra olarak görmek eksik olur.
Bu, medeniyetimizin köklerinden gelen bir değerler manifestosudur.
Mevlânâ’nın diliyle söylersek; bu, bir mumun başka bir mumu yakmaktan çekinmemesi gerektiğinin hatırlatılmasıdır.
Çünkü biz biliriz ki:
“Zulüm ile abad olanın sonu berbattır.”
Bugün Filistin’de yaşanan, sadece bir halkın değil, insanlığın yüreğine saplanmış kanayan bir yaradır.
Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri, bu yaranın artık saklanamayacak kadar derinleştiğinin bir ilanıdır.
Cumhurbaşkanımız, Filistin’i tanıyan ülkelere teşekkür ederken, henüz bu adımı atmayanlara da açık bir çağrıda bulundu:
“Filistin Devleti'ni tanıyacağını açıklayan tüm ülkelere teşekkür ediyor, henüz bu kararı almayan devletleri ise bir an önce harekete geçmeye çağırıyorum.”
Bu çağrı, diplomatik nezaketin ötesinde, adaletin sesiyle yükselen bir cesaret çağrısıydı.
Çünkü bazen suskunluğu yırtan tek bir ses, bir çağın kaderini değiştirebilir.
Bugün Gazze yalnız olabilir ama sessiz değildir. Çünkü artık onun sesini duyuran milyonlar var.
Dünyanın dört bir yanında vicdanlı insanlar, aktivistler, akademisyenler, öğrenciler, sanatçılar meydanlarda vicdan nöbetinde.
Filistin’in sesi, sadece sınırların ötesinden değil; kalplerin derinliklerinden yükseliyor.
Bu sesleniş, yalnızca bir liderin değil; tüm bir vicdan coğrafyasının ortak seslenişidir.
Barış, edilgenlikle sağlanmaz. Barış, adaleti savunma iradesiyle, hakkın yanında cesurca durmakla mümkündür.
Cumhurbaşkanımızın BM kürsüsünden yaptığı çağrı, sadece bir liderin konuşması değil; zulme karşı susmayan bir medeniyetin, aziz milletimizin ve insanlık onuruna sahip çıkan bir yüce gönlün manifestosudur.
Unutulmamalıdır ki:
Tarih, sessiz kalanları da yazacak.
Ve o tarih, “Dünya beşten büyüktür” diyerek küresel adaletsizliğe meydan okuyan sesi de kaydedecek.
Bu ses, yalnızca mazlumların umudu değil; hakikatin, adaletin ve insanlığın ortak vicdanının sesi olmaya devam edecek.
Son olarak Filistinli mazlum kardeşlerimize şöyle seslenmek istiyorum:
Er ya da geç bu zulme sebep olan terör devleti İsrail bunun hesabını verecek.
Ve yer kürenin, göklerin ve tüm âlemlerin Rabbi olan Allah’a olan inancımızla inanıyoruz ki:
Zafer, kalbinde imanı derin bir şuurla taşıyan Müslümanların olacak.
Seni yok sayacaklar, sen daha çok var olacaksın. Seni karalayacaklar, sen daha gür çıkacaksın. Çünkü hakikatin sesi asla susturulamayacak.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.