30.12.2022 09:28:00

Zuhal KİLER

Bugün değerli arkadaşım Songül Aykan’ın ‘’Anda Kal’’kitabını aldım  daha birkaç sayfa okudum ki kendimi yazarken buldum .

‘’Beka bulmanın yolu:’’Ne yaparsan yap .’’’’Aşk ile yap.’’’’Aşkla geldik, aşkla gideceğiz,düşüncesiyle ilmek ilmek işleyelim hayatı,nokta nokta süsleyelim tıpkı bir müzehhip misali.Günün sonunda,’’işte benim sanat eserim,’’diyebileceğimiz bir hayat yaşayalım .

Diye başlamış arkadaşım durdum ve düşündüm ‘’AŞK ‘’ ne çok dillere pelesenk olmuş bir kelime ,ne kadar kolay kullanılan,ne kadar boşlukta asılı kalan bir kelime.

AŞK :Arapça kökenli aslı ışık olup sözlükte’’ şiddetli ve aşırı sevgi;bir kimsenin kendisini tamamen sevdiğine vermesi, sevgilisinden başka güzel görmeyecek kadar ona düşkün olması’’anlamına geliyormuş.Ayrıca "sarmaşık" anlamına da geliyormuş, sarmaşığın kuşattığı ağacın suyunu emmesi, onu soldurup zayıflatması ve bazen kurutması gibi aşırı sevgi de sevenin sevdiğinden başkasıyla ilgisini kestiği, onu sarartıp soldurduğu için bu duyguya aşk denilmiştir. Mecnun’un Leyla’yı sevmesi gibi.

İslâmî literatürde aşk ilâhî ve beşerî olmak üzere başlıca iki anlamda kullanılmış, ilâhî aşka genellikle "hakiki aşk", beşerî aşka da "mecazî" veya "uzrî aşk" denilmiştir. 

Hangi şekil ve surette görünürse görünsün her çeşit sevginin ilk ve hakiki kaynağı ilâhî muhabbettir. Ruhanî sevgi, sevenin sevdiği her şeyi sadece sevgilisi için sevmesi ve sevgilisinin muradından başka hiçbir şey düşünmemesidir. Gerçek âşık kalbindeki Allah sevgisine hiçbir varlığın sevgisini ortak etmez. Bu yüzden başka şeylere karşı duyulan sevgiye ancak mecaz yoluyla aşk denebilir; çünkü ortağı olmayan, dolayısıyla ortaksız sevilebilen tek varlık Allah'tır

 Serî es-Sakatî, derisi kemiklerine yapışmış ellerini Cüneyd'e göstererek, "İşte muhabbet budur" demişti. Ona göre bir kimse, "ey ben olan sen" diyecek kadar benliğini sevdiğinde eritmedikçe muhabbeti tam ve mükemmel olamazdı.

Aşkın en son gayesi yana yakıla yok olmaktır. Aşk kavramına ilk defa kanı karıştıran da Hallâc'dır. İdam edilirken elleri kesildiği zaman yüzünü kana bulamış, sebebi sorulunca, "Aşk ile kılınacak iki rek'at namazın abdesti kanla alınmazsa sahih olmaz" cevabını vermişti. Menkıbeye göre vücudundan akan kanlar yere Allah kelimesini yazacak şekilde akmıştı. Hallâc'a bundan dolayı "şehîd-i aşk" denilmiş, onun dert ve elem dolu aşk macerası bütün mutasavvıflara örnek olmuştur

Ne güzel söylemiş Mevlana :’’Aşk ateşi önce sevilene düşer, ondan da aşık’ a sıçrar. Muma bak da gör. Önce kendisi yandı, sonra pervaneyi yaktı.Sen bir gölge varlıksın,fakat güneşe aşıksın, güneş gelince gölge yok olur,gider.

Evet varoluşunu uç duygularla belirleyen insan,nefreti de aşkı da en yüksek seviyede yaşıyor maalesef.Sadece bir insana değil ,herhangi bir şeye aşk ile bağlı olmaktan bahsediyorum .Hırslarımız,ideallerimiz.hayallerimiz ,sevdiğimiz…Bizi gerçekten bu kadar etkliyebilir mi bu duygu?Bilemiyorum ama bildiğim bir şey varki  büyük konuşuyoruz hayata dair eşyaya dair her şeye çok ama çok bağlanıyoruz .Beşeri ‘’AŞK’’larımıza da tabii çokk seviyorum çok aşığım der  ama en ufak yanlışta arkamızı dönüyoruz.

Aşık olmak güzeldir ama güzel sevmek/sevilmek daha güzeldir. 

 

 

 

 


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.