İsrail, iki yıl boyunca tüm dünyanın gözü önünde bir insanlık suçu işledi. Birleşmiş Milletler'in tanımıyla bu soykırım, başta ABD olmak üzere, insan hakları savunuculuğu yapan Fransa, İngiltere ve Almanya gibi Avrupa büyük devletlerinin desteği ile gerçekleşti. İsrail uğursuz planını adım adım uygulamaya koyarken Birleşmiş Milletler Gazze halkını korumakta yetersiz kaldı. Böylece dünya, insanlık vicdanında derin yaralar açan bu vahşete tanıklık ederken İslam ülkeleri tam bir acziyet içerisinde kınamalarla yetindi.
Netanyahu ve destekçilerinin unuttukları ya da hesaba katmadıkları bir şey vardı: İnsanlık hâlâ ölmemişti. Halkların İsrail soykırımını protesto etmeleri yanı sıra Güney Afrika, 29 Aralık 2023'te 1948 tarihli Birleşmiş Milletler'in "Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırması Sözleşmesi"ni ihlal ettiği gerekçesi ile İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) dava açtı. Keza 21 Kasım 2024 tarihinde de Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Galant'a "Savaş Suçu" işledikleri gerekçesi ile tutuklama emri çıkarttı. Ayrıca "Uluslararası toplumu hukukun üstünlüğünü savunmaya ve insan hakları ihlalleri için hesap verebilirlik çağrısı yapıyoruz" değerlendirmelerinde bulundu.
Bu süreçte insanlık ayağa kalktı. ABD ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere İsrail soykırımı protesto gösterileri ile telin edildi. Soykırım karşıtı Yahudiler de dâhil insanlar sokaklara, caddelere, meydanlara yürüdü. Üniversite gençliği ayağa kalktı, bilhassa ABD üniversitelerinde öğrenci protestoları çığ gibi büyüdü. Yönetimlerin sert tedbirleri duyarlı vicdanları durduramadı.
Bu yıl yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na gelmesi beklenen Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’a ABD vize vermezken, Genel Kurulda ülkeler art arda Filistin’in bağımsızlığını tanıdığını ilan ettiler. Böylece 149 ülke Filistin Devletini tanımış oldu. BM Genel Kurulunda video kaydından hitap etmesi onaylanan Mahmut Abbas, Genel Kurula, insanlık vicdanına hitap etti. Netanyahu ve Trump bütün bu gelişmelerden memnun olmasalar da tüm dünyayı karşılarına almanın doğru bir yol olmadığını görmüş olmalılar ki nihayet bir ateşkes noktasına geldiler. Böylece Trump planı işlemeye başladı. Bu plan şüphesiz ki İsrail’in yüksek çıkarlarını gözetiyordu.
Etkileri on yıllar sürecek olan Gazze işgaline ilişkin Filistin Hükümetinin Medya Ofisinden yapılan açıklamada; İsrail’in 7 Ekim 2023’te başlayan Gazze saldırılarında ateşkes antlaşmasına kadar 2.4 milyon Filistinliye karşı en korkunç savaş suçlarının işlendiği kaydedildi. Her yerin bombalandığı, 147 bin konutun yaşanılmaz hâle geldiği, 5 bin 80 kilometrelik elektrik şebekesinin tahrip edildiği, 247 hükümet binası ile 292 tesis, oyun alanları ve spor salonlarının yıkıldığı, 208 arkeolojik ve kültürel mirasın hedef alındığı belirtildi. Ayrıca 38 hastane, 26 sağlık tesisinin hizmet dışı bırakıldığı, okulların yüzde 95’inin hasar gördüğü, 670 okulun doğrudan vurulduğu, 165 okul, üniversite ve eğitim kurumunun tamamen, 392’sinin ise kısmen yıkıldığı bildirildi. 600 günü aşkın süre boyunca sınır kapılarının kapatılarak yüz binlerce aracın Gazze Şeridi’ne girmesine engel olunduğu, 400 bine yakın insanın yetersiz beslenmeden dolayı hayatını kaybettiği, 735 gün süren saldırıların 70 milyar dolar maddi hasara sebep olduğu kaydedildi.
Yine açıklamalarda İsrail’in Gazze saldırılarında 77 bini bulan ölü ve kayıptan başka 6 bin 700 Filistinlinin İsrail’in cezaevlerinde işkence gördüğü, 39 bin ailenin tamamen yok edildiği, 1670 sağlık, 140 sivil savunma personeli, 254 gazeteci, 1350 öğrenci, 830 eğitimci, 198 akademisyen ve araştırmacının hayatını kaybettiği paylaşıldı. Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre de 50-60 bin çocuk, en az 150 bin sivil hayatını yitirdi.
Hasan Kaplan
Emekli Genel Müdür
Anahtar Kelimeler: İsrail Soykırım, Gazze Savaşı, Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Filistin Devletinin Tanınması, Binyamin Netanyahu, Savaş Suçları, ABD Protestoları, Hasan Kaplan Köşe Yazısı, İnsanlık Vicdanı.