Ahmet Karayün
Tarih: 22.10.2011 15:57
Yiyeceğiniz Bir Baş Vardı!
Her şey birbirine öyle karışmıştı ki… Tabiri yerindeyse millet seçim davasına birbirini yeyip içiyordu. Öyle bir dalaşa döndü ki, sözde adı demokrasi olan yarış. İnsanların gözlerinde ki hırs ateşi çevresinde ki her şeyi tutuşturmaya başladı.
Herkes birbirine bir yerlerden bir darbe vurmanın peşinde. Al birini vur ötekine, çarp berikiyle böl ortadan ikiye çıkan sonuç hep aynı. Nere baksan yalan, nere baksan riya nere baksan çıkar kavgası.
Siyasette de aynen böyle geçiyordu seçimler. Herkes bol keseden bir şeyler sallıyordu meydanlarda. En bodurundan en dev siyasetçisine kadar aynıydı. Ta ki… Bir helikopter düşünceye kadar!
Küçükken çok yaramaz bir çocuktum. Ağaç tepelerinden aşağı inmezdim. Haliyle de kardeşlerimle evin içinde bir başladım mı dalaşmaya olay bir üzüntüyle son bulurdu. Ne zaman kavga edip, dalaşmaya başlasak annem, “Yine azdınız yiyeceğiniz bir baş var” derdi.
Bu şımarmalar, dalaşmalar ya birinin bir yeri kanar, yada birisi ağlar öyle son bulurdu. Peki bir baş yemek ne anlama geliyordu? Annem neden böyle söylüyordu. Bunu ancak yıllar sonra anlayacaktık. Kavganın, dalaşmanın, atışmanın sonunun olmadığı, bu olaylar sonrası bir baş yani bir kişinin zarar görmesinin kaçınılmaz olduğunu söylüyordu.
İşte bu yaşanan olaylar tam da buna benzedi. Meydanlarda ki dalaşmalar, atışmalar, sürtüşmeler, didişmeler, dövüşmeler, sataşmalar, iftiralar, yalanlar, rencideler bir başın yeneceğine işaretti.
Şimdi meydanlar sustu… Mitingler iptal. Yürekler burkuldu. Gözlerin pınarları yaşlarla dolup, taştı. Herkesin “Adam gibi adam” diye tarif ettiği Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopteri düştü ve 6 kişinin durumu 2 gündür belli değil!
İlk 20 dakikalık telefon görüşmesinde yerleri rahatlıkla tespit edilebilecekken, teknoloji konusunda ki acizliğimiz nedeniyle donmaya maruz kaldılar. İHA Muhabirinin son sözleri yürekleri öyle bir dağlıyor ki… Daha ilk 20 dakikada üşümeye başladığını ifade ediyor. Peki günlerce o soğukta yaralı, aç ve susuz olarak ne yaptılar?
Teknolojiye biraz önem veren bir millet olsaydık… Teknolojiyi en iyi şekilde kullanabilseydik neler olurdu acaba? Enkaz kısa zamanda bulunup, yaralılar donma sürecinden kurtarılabilir miydi? O imkanlarda bunca zamandır hayatta kalmak mümkün mü? Herkesin kafası öyle allak bullak ki…
Yazıcıoğlu mitinginde devletin hiçbir katkısı olmadan seçim yürüttüklerini dile getirip, haraç mezat ilk defa bir helikopter kiraladıklarını söylüyordu. Meydanlarda kimseye sataşmıyor, küfür etmiyordu. Ailesinin evine giren kameralar da gerçeği yansıtıyordu. Anne ve babasının evinin içi normal düzeyde ki bir Türk ailesini yansıtıyordu. Gösteriş, şaşaa, zenginlik yoktu evinde. “Çalıp çırpmayan, hak yemeyen biriydi” diyor 83 yaşında ki annesi ağlayarak.
Belki de kaderinde yazılı olan bu olayı yıllar önce hapishanede yatarken yazdığı şiirinde malum olmuştu kendisine.
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum…
İşte bu dizelerinde sonsuzluğu düşündüğünü, sonsuzluğun sahibine ulaşmak istediğini vurguluyordu ve “güneşimi kapatmayın, beton çok soğuk üşüyorum” diyordu. Ve aynen de öyle oldu… Hiç güneş açmayan bir mevsimde buz gibi karlar arasında üşüyerek, sonsuzluğun sahibine ulaşmak için yola koyuldu. Yolun açık olsun Muhsin Yazıcıoğlu, Allah yar ve yardımcın olsun.
Hoş ve sevgiyle kalın…
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —