YIKMAK KOLAY
Kim olursa, ne olursa olsun; bir şeyi yıkıyor, yok ediyorsa ona hiç saygı duymam. Nedeni gayet açık: yıkmak, yok etmek, bozmak… Var olanı yok etmek… Neyine saygı duyacaksınız? Saygı duyulur mu? Kim olsa saygı duymaz.
Neye saygı duyulur biliyor musunuz?
Var etmeye, yapmaya, kurmaya…
Adı üzerinde yapmak, kurmak, inşa etmek… Var etmek ne güzel değil mi? Temelde insanlığa faydalı bir iş yapmak vardır. Yapılan iş kişisel değil, toplumsaldır. Yapmak, inşa etmek, kurmak kolay değildir; zor iştir. Hem de çok zor… Yerine göre bir ömür, yerine göre tüm bir beden, yerine göre bir can feda edilir.
Kurmaya, yapmaya, inşa etmeye en güzel örnek Atatürk’tür. Yıkılmış, yok edilmiş, işgal altında bir ülkeyi tüm rütbelerinden vazgeçerek, canını ortaya koyarak düşmanlardan kurtarmış, yeni bir ülke inşa etmiştir.
Yapmak, inşa etmek, kurmak budur. Kuruyor mu, yıkıyor mu? Meseleye bu temelde bakılmalıdır. Güzel işler yapan, inşa eden insan değerlidir. Bu insanlar her yerde baş tacı edilmelidir.
Bir işte kişisel çıkar varsa orada toplumsal bir yarar yoktur. Toplumsal bir yararı bırakın; çarpma, çırpma, yok etme vardır. Hani “Gemisini kurtaran kaptan” denilerek bu tip insanlar göklere çıkartılmak istenir ya… İşte o kafaları kastediyorum. “Gemisini kurtarmak” ancak bireysel fayda getirir; toplumsal bir faydayı bırakın, toplumun var ettiği ortak ürünü hakkı olmadan söğüşler. Bu kurmak değil, yıkmaktır.
Kurmakta, yapmakta, inşa etmekte toplumsal bir fayda vardır. Bilim insanının, düşünürün, sanatçının, edebiyatçının, doktorun yaptıkları toplumsaldır. Topluma, halka hizmettir. Toplum yararı vardır. Kendi menfaati için çalışanlar var olanı da yok ederler. Tüm değerleri ayaklar altına alırlar. Bozarlar, yıkarlar.
Kim demiş yıkmak iyidir diye? Yıkmak insanlığa yapılmış en büyük kötülüktür. Yapmaktır kutsal olan.
Bugün ülkemiz büyük bir su sorunu ile karşı karşıya. Kışın yeterli yağış olmazsa birçok şehir susuz kalacak. Görünen o ki bu kış da yağış az olacak. Neden su sorunu yaşıyoruz? Temeli yine yıkım. İnsanlar ormanları yaktılar, doğayı yok ettiler. Yeşil alan diye bir şey kalmadı. Atalarımız ne güzel söylemiş: “Yaş kesen, baş keser.” Tarla, bağ, bahçe derdine düşenler… Çevreye zarar verenler…
Kolay mı bir ağacın yetişmesi? Ormanın var edilmesi? Yapmak zor tabii ki. Ağaç dikmek, orman yetiştirmek… Nasıl olacak? Yıllarca sürecek bir ağaçlandırma çalışması… Ormanlardaki hayvan popülasyonu… İklimin dengesini bulması… Bozulan toplum…
Gemiyi kurtarmak, kendi bacağından asılmak, devletin malını yemek… Yıkmanın kafası… Kötülüğün kutsanması… Yapmak, var etmek; kişisel menfaatlerden uzak durmak, kendi nefsinden arınmak… Paylaşmak, dayanışmak, omuz vermek, destek olmak; Yunus, Mevlâna, Hacı Bektaş, Pir Sultan Abdal olmak…
Ruh önemlidir. Bilgi ruhu besler. Bilgi kitap okumakla olur. Cahiller ve aydınlar…
Yıkanlar cahil; yapanlar aydın insanlardır. Yıkandan değil, yapandan ol. Yıkmak kolay, yapmak zor. Bunu böyle bil.
Yazar: Gündoğdu Yıldırım
Anahtar kelimeler: yıkmak kolay anlamı, Gündoğdu Yıldırım yazıları, toplumsal fayda ve inşa etmek, orman yangınları neden olur, su sorunu Türkiye, yapmak ve var etmek üzerine yazılar, Atatürk ülke inşası, çevre tahribatı ve sonuçları, toplum yararı nedir, yıkıcı zihniyet eleştirisi