Mehmet ERDİL

Tarih: 28.06.2021 09:26

Ne Kötü Günlerdi Allah’ım…

Facebook Twitter Linked-in

Ne Kötü Günlerdi Allah’ım…

TV ismi Kanal Türk.
Programın adı Ters Cephe.
Tarih 5 Şubat 2010 Perşembe ve Saat 23:00.
Konu, baş örtüsünden Y.A.Ş a, yargısızlığa ve YAŞ zedelere geliyordu.
Bendeniz katılımcıları pür dikkat dinliyordum ve tırnaklarım gayri ihtiyari ağzımda idi.

Prof. Dr. Ümit Özdağ; (YAŞ zedeler için) Savunmaları alınıyor!
Alınmaz olur mu efendim! Evvela ikaz ediliyorlar sonra atıyorlar... Diyordu.

İçimden, yalanın batsın utanmaz adam, bunu yaşayan benim ben hiç ikaz edilmedim, bir tek ikaz edileni de duymadım…

Diğeri, Eğer Y.A.Ş kararları yargıya açılırsa, yargı kararı neticesi tekrar T.S.K ya dönen personel, disiplinsizlik teşkil edeceğinden, olmaz efendim, olur mu efendim! Kapalı kalmalı... Diyordu.

Bizim mahalleli bildiğimiz muhafazakâr yazar ve hukukçu! Fikri Akyüz, “hepimiz askerlik yaptık, ben kısa dönem askerlik yaparken bir Üsteğmenimiz vardı bir gün bize sabunları tuvalete atmayın dedi, bende manyak mı bu adam dedim, sonra anladım ki, bir birikimin bir tecrübenin neticesinde bunları söylermiş, adam haklıymış! dedim...! Diyor,” breh breh breh çocukça ifadeler!


Baktım tüm parmaklarım ağzım da…!


Sonra, Ümit Zileli, zaten Y.A.Ş Kararlarının yargıya kapalı olmasını, ihraç edilenler irticacı! Oldukları için, vicdani ve hukuki değil de ideolojisi gereği vakayı gayet olağan gördüğünü, gerekçe sunmadan salt bir ifade ile apaçık söylüyor ve uygulamaya taraf çıktığını rahatsızlık duymadan deklere ediyordu!


Ümit Zileli’nin beyanı beni hiç şaşırtmıyordu zira dindar insanlar ağızlarıyla kuş tutsalar onu etkilemez, adaletin dahi onların lehinde tahakkuk etmesini istemez bir duruşu olan, demokrat görünümlü militandır.


Sonra yine bizim Fikri Akyüz’e geliyor sıra, yahu mübarek bari sus, olur mu; Askerlikte demokrasi olmaz, Zileli ye, bende sizinle aynı düşünüyorum eyyamcılığı ile selam çakarak birde misal veriyor, Mesela Komutan sola dön dediğinde demokrasi var dönemem diyemez diyor! Breh breh breh… Cahilce ifadeler…
Sanki nüfus müdürü memuruna şu doğan bebeği kütüğe kaydet dediğinde memur demokrasi var kaydedemem veya benim ağa keyfim gelirse kaydederim demeye hakkı varda! veya,
Banka müdürü, memuruna şu dosyanın gereğini yap dediğinde, memurda yok efendim demokrasi var yapmam veya yarın yaparım diyebiliyor da…!

Verdiğiniz misaller batsın…


Hem Askeri mahkemeler, Askeri Hâkimler ve Savcılar sahi! Ne için varlar? Y.A.Ş a niçin ihtiyaç duyulmuştu! Diye soran her nedense bir insaflı vicdanlı adam çıkmıyordu…


Muhafazakâr! arkadaş Fikri Akyüz, şaşırtan konuşmalarına devam ediyordu;

Mesela asker nöbetinde namaz kılıyor biri onu görüp haber veriyor sonra ordudan atılıyor, eğer nöbette namaz kılıyorsa, bu bence de olmaz tabi, suç işlemiştir diyor, kaş yapacağım derken gözleri yerinden çıkarıyor, zırvalamada tavan yapıyordu…!


Of’lu Fikri Akyüz Bey, iki namaz arasında dünyanın vakti olduğunu bilerek! Böyle misalle namazı illâ nöbete denk getiriyordu! Kaldı ki, nöbeti Subay ve Astsubay tutmaz, erat tutar, onları da zaten atmıyorlar, öyle bir kaide olsaydı tüm erat, ateisti dâhil bu görevden kurtulmak için toplu namaza durmaktan kesinlikle geri kalmazlardı!


Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordum, Yahu, bu adamlar askerlik yapmadılar mı? Veya bir YAŞ zede ile konuşmadılar mı? Konuşmalarından bu anlaşılıyordu.

Rasim Kütahyalı yı kısmen istisna sayarsak,

Y.A.Ş ve YAŞ zedeler hakkında bu kadar bilgisizlik ancak bu okumuşlarda olurdu demekten kendimi alamıyordum.

Hani, insanlar çocuk kandırmak için basit ve saçma saçma şeyler söylerler ya…
Bu beyefendiler de vakayı izleyicilere aynı usullerle satma çabasında çok efor sarf etmişlerdi, izlerken ünvanları adına çok hicap duymuştum.


Oysa soruna, kendilerine ve kimliklerine yakışır şekilde hukuki demokratik insani vicdani ve evrensel normlar kıyaslamalarıyla bakabilirlerdi, bunu yapmadılar, onlar bu başarılı muharip Subay ve Astsubaylar, Hâkim yüzbaşılar, pilot Binbaşılar, Operatör tabip Yarbaylar Vb. 1632 adet hakları gasp edilmiş yargısız infaza tabi tutulmuş, halkın gönlünde müstesna yerleri olan bu insanları, azgelişmiş ülke aydınları psikolojisiyle, postal yalayıcılığı güdüsüyle alenen hukuklarını çiğnemekten çekinmemişlerdi.


Oysa onlar, YAŞ zedelerin; sadece atmakla kalmayın, hapsede atın,
hatta asın! Ama evvela yargılayın yargıdan kaçmayın, yargıdan korkmayın sözlerini ve serzenişlerini hiç duymadılar!


Programın bitimine kadar beklemeye tahammül edemedim, Katılımcıların Araştırmacı gazeteci ve bilim adamlığı kimliklerini sabaha kadar sorguladım.

O yıllar çok acımasız ve kamuoyu önünde olan bu insanlar çok insafsızlardı. Bu düzenin böyle gideceğinden çok emindiler.


Şimdi;

Bütün bu yaşanan acı ve haksızlıkları unutup, ağzımıza çalınan bir parmak bala teşekkür etmekle birlikte bu bir parmak balla iktifa etmemizi isteyenlerin şunu bilmesini istiyoruz.

Hak bir bütündür parçalanamaz.


Şerefini düşünen hiçbir yaş zede bu aşağıda özetlenen haklarından vazgeçmeyecektir. Ya hükümet bu hukuksuzluğu es geçiyor, ya da temsilcimiz bildiklerimiz, konuyu hükümetimize tam anlatamamış veya anlatmamış!

1. Hükümetimiz; imzalı ve mühürlü ve özür beyan eden bir belgeyi devletimiz adına; hukukları yok edilen ve gelecekleri karartılan çocuklarımıza bırakacağımız en güzel miras olması hasebiyle her birimize, mağduriyetimizin bedeli olarak vermeli.

2. Geriye dönük haklarımızın, bizlerden başka herkese verildiği gibi bizlere de verilmesi güçlü, demokratik ve hukukun üstünlüğünü esas alan, ilkesi Adalet olan ve her alanda ülkemize çağ atlatan başarılı hükümetimize ağır gelmemeli.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —