'Bir şey yoktur fena da hiç
Bekadan ek; beka dan biç
Sonsuz deryasından bir iç
Bekadan dol, bekadan ol'
FANİ OLAN HİÇ BİR ŞEY MUHABBETTE DEĞMEZ
Ademmiyet denizinde kaybolup gidecek olan bir varlığa duyulan aşırı bir sevginin,haddinden fazla bir muhabbet'tin sonu da bir o kadar kederli ve acılı olur.
Oysa;tüm sevgilerin bir kaynaktan geldiğini bilip,asl olanın bu kaynağa erişerek fani olanın beka da vücut bulmasına çalışılmasıdır.
Tüm fani sevgilerin;baki olana yükselmek için bir basamak,bir araç olduğu telakki edilip,o yönde bir çaba içinde olmak;kişiyi varılması istenen menzile ulaştırabilir.
Yani burada mecazdan;hakikakat'a çıkılan bir yolculuk mevzubahistir.
Çoğu aşıkların bir müddet sonra hakikatın ortaya çıkmasına sebep;bu durumun terk edilmesiyle mümkün olabileceğinin sırrına vakıf olup,aşk-ı mecazi'den;aşk-ı hakiki ye ermiş oldukları söylenir.
Mecnun; bir müddet uğrunda deli divane olduğu Leyla'nın adını sayıklayıp gezdiği çöllerde,bir müddet sonra Mevla demesi işte bu yüzdendir.
Tıpkı Hz.İbrahim'in gök cisimlerine bakarak,birer birer kayboldukların gözemleyip;sonunda'La uhubül afilin(Ben batanları sevmem) dediği gibi...
Önemli olan fenâ dan;beka'ya olacak bilinçli bir yolculuğun olabilirliğine çalışmak,o iki kavram arasında bir köprü kurabilmek tır.
Gerçek olan Güneştir.Ondan intişar eden ziya parçacıkları ancak yolumuzu aydınlatıp, kaynağını bulmamıza yardımcı olur.
Bunun sadece saçılan ışıklarla iktifa edip,yol sürdürmeye çalışmanın en fazla bizi Ateş böceği durumuna getirmekten öte gidemeyeceğidir.
Evet, başta muvakkat olanın elemi, kederi çok olur demiştik.O halde kullardaki tercihât,fâniyât değil;bâkiyât olmalıdır.
Allah;bizi ebedî yurdu olan ahirette,ebedi saadete erdirsin İnşallah!..