Ekmek Arası Bir SİHA Birde Ayasofya
Evine ekmek götürememe sıkıntısı yaşayan asgari ücretliye SİHA ile teselli veremezsiniz.
Kirasını ödeme zorluğunda olan bir emekçiye Marmaray’dan ve hızlı Trenden bahsetmekle derdine merhem olamazsınız.
Çocuğuna bir çikolata ve bir oyuncak alamayan bir babaya Akdeniz'de ve Karadeniz'de bize ait dev gemilerle yapılan aramalarda doğalgaz rezervlerine rastlandığı haberi vermekle moral veremezsiniz.
Çocuğunun beslenme çantasına sadece kuru bir ekmekle bir damla gözyaşını koyabilen bir annenin haleti ruhiyesini, meclis yemekhanesinde etli kavurmayı bir liraya yiyen ve her türlü harcaması devlete ait olan, özel araç şoför ve sekreter keyfini yaşayan bir vekile anlatamazsınız.
Bütün bunları düşündüğümde çocukluğum aklıma geliyordu, babam yaşadığımız ilçede zengin bir insandı, yerlerimiz dükkânlarımız ve ağzına kadar hayvan dolu ahırlarımız vardı, ilk okula başladığım zaman herkesin çantası varken annem bana siyah bezden bir çanta dikmişti onunla okula gitmek çok zoruma gidiyordu, orta okula başladığımda iskarpin ayakkabım olur diye düşünüyordum lastik ayakkabılarla mezun olmuştum, liseye ise arkadaşlardan aldığım emanet ceketlerle gitmeye başlamıştım, kendim arada bir kaçak çalışarak iskarpin ayakkabı ve pantolon alıyordum yani tıpkı devletimizin zenginliği, yukarıda konu ettiğim gibi halka yansımadığı misali babamın zenginliği de hiçbir şekilde bana ve diğer çocuklarına yansımıyordu! Böyle zenginlik olmaz olsun diyemiyorduk diyemezdik pek tabi ama yüreklerimizde sevgisizlik katmerleşerek büyüyordu!
Ve sonra;
Bir parça yer için kardeşlerinin anlayışsızlığına düşen ve payını alamayan ve husumetli olan bir mazluma, Türkî devletleri ile kardeşlik teşkilatının kurulduğu müjdesi vererek, dâhil deki kopan kardeşlik ve akrabalık bağlarını bu hukuk sistemimizle ihya edemezsiniz ve vukuatları önleyemezsiniz.
Hastanelerden bir türlü randevu alamayan ve parası da olmadığı için özel hastanelere de gidemeyen bir orta direk aile reisine, şehir hastanelerin çokluğundan ve beş yıldızlı oluşundan bahsederek onları memnun etmiş sayılmazsınız.
Öğrenmek için çekinerek sorduğu soruya, ben anlatmıştım dinleseydin diyerek öğrencilerini kaleye almayan öğretmenler hâlâ varken ve böylelikle nice cevher öğrenciler harcanırken 24 Kasım da hâlâ öğretmenlerin ellerinden öpmeyi ve kutsamayı sürdürerek ve 657’yi kaldırmayarak, muasır medeniyetin yaşandığı ülkeleri de örnek almayarak eğitimi düzelttik de diyemezsiniz.
Pervasızca şiddet kullanan, yakıp yıkan, yağmalayan öldüren bu alçak suçlulara hak ettikleri cezaları vermeyerek, çocuk tecavüzcülerini asmayarak, kadın cinayetlerini işleyenleri ölüme mahkûm etmeyerek, vatana ihanet edeni kurşuna dizmeyerek, mağdurları ve maktul yakınlarını gözü yaşlı ve kalbi kırık bırakarak, Avrupa’nın en büyük ve en konforlu adliye saraylarını inşa etmek ve her yıl yüzlerce hâkim ve savcıyı bu mahkemelere tayin etmekle adalette de iyiyiz diyemezsiniz.
Velhasıl;
Ekmek arasına SİHA değil köfte verin,
Köprü değil peynir verin,
Hızlı Tren değil kavurma verin,
Aşk ve sevgi mideden geçer beyler.