Mustafa KAPLAN

Tarih: 15.10.2025 09:22

Beşerî Acz: Bir Mükâfat

Facebook Twitter Linked-in

Beşerî Acz: Bir Mükâfat

İnsan, kudretin değil, aczin çocuğudur. Topraktan yaratılan beşer, nefesle can bulduğunda aslında bir hatırlatmayla doğdu: “Ey insan! Sen yoksun, Ben varım.” İlk bakışta bu bir eksikliktir. Oysa bu eksiklik, insanın en büyük sermayesidir. Çünkü insan, aczini fark ettiği anda Rabbini hatırlar. Kudret vehmine kapılanlar, varlık zannıyla yokluğa sürüklenirken; aczini idrak edenler, yoklukta Hak’ka ulaşır.

İnsan kudret ister. Hâkim olmak, başarmak, bilmek, yapmak ister. Oysa Rabb, insana “acziyet” elbisesi giydirmiştir. Bu elbise, zannedildiği gibi bir zindan değil, bir korunaklı sığınaktır. Zira acz, insanın gururdan korunma zırhıdır. Bir insan ne kadar aczini idrak ederse, o kadar edeble yaklaşır Hakikat’e. Acz, insanı yere indirir ama o yere iniş, hakikatte arşa yükseliştir.

Dua, aczin en saf çığlığıdır. Dua eden, “Ben yapamıyorum, Sen yaparsın” diyen kişidir. Bu yüzden dua, bir dil değil, bir hâldir. Dua eden insan, Rabbine en yakın olduğu andadır; çünkü orada beşerî güç susar, İlâhî kudret konuşur. Dua, beşerî aczin Allah’a sunduğu bir teslimiyet nişanıdır. Her gözyaşı, bir “ben yapamıyorum” fısıltısıdır ve Allah o fısıltıyı “Ben yaparım” diye cevaplar.

İnsanın kalbi kırılır. Hayal kurar, sonra o hayal yıkılır. İşte o an, acz tam olarak görünür. Kırılmak, insanın kendi kudretinin yetersizliğini fark etmesidir. Ve işte o kırılma, Allah’ın dokunuşuna en açık andır. Zira Allah, kırık kalpleri sever. Çünkü kırık kalplerin çatlaklarından rahmet sızar. Beşerî acz, o kırıklarda parlayan bir nurdur: “Sen yapamadın ama Ben senin için yaptım.”

Beşerî aczin farkına varan insan, teslim olur. Bu teslimiyet pasiflik değil, bir bilinç hâlidir. Artık insan bilir ki, kendi kudreti bir gölgedir; asıl kudret Sahibindedir. Bu farkındalıkla hareket eden kul, hem tevazu sahibidir hem de huzurludur. Çünkü bilir ki, “Benim elimden gelen budur; gerisi Allah’a aittir.” İşte o an, beşerî acz, bir mükâfata dönüşür — çünkü insan, varlığın sırrına dokunmuştur.

Aşk, aczin en derin hâlidir. Âşık, sevdiği karşısında çaresizdir. Bu çaresizlik, aşkın güzelliğidir; çünkü aşk, bir kudret yarışı değil, bir teslimiyet yolculuğudur. İnsanın Allah’a duyduğu aşk da böyledir. Kul, “Ya Rabbi, Sen olmasan ben yokum” diyebildiği anda, beşerî aczinin farkına varır. Ve o farkındalık, ilâhî aşkın kapısını aralar. Çünkü Allah, aczini bilen kulunu sever.

Beşerî acz, görünüşte bir eksikliktir ama hakikatte Allah’ın rahmetidir. Çünkü acz, kulun Rabbine dönebilmesi için bir vesiledir. İnsana verilmiş en büyük mükâfat, her şeye gücü yetmemesidir. Zira her şeye gücü yeten bir insan, Allah’a muhtaç olmazdı; oysa muhtaçlık, kul olmanın şerefidir. Aczinle övün, kudretinle değil. Çünkü kudret seni senden alır, acz seni Allah’a getirir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —