11.05.2012 12:16:22

İbrahim Hakkı Damat

Geçtiğimiz hafta Standard and Poor’s adlı kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye’nin notunu BB pozitiften BB durağana çevirdi. Derken ülkede ciddi bir tartışma başladı…

Ben, meseleye sayısal verilerden hareketle, perspektifi biraz geniş tutarak ve geçmiş-bugün-gelecek arasındaki bağlantıyı gözden kaçırmadan ve dinamik bir şekilde bakmak gerektiğini düşünüyorum. Buradaki dinamiklik, piyasa şartlarının bozulmasına veya iyileşmesine bağlı olarak önceden geliştirdiğimiz stratejilerin süratle devreye sokulmasını ifade etmektedir.

Şimdi şartların ne yönde geliştiğine bir bakalım. Bunun için öncelikle aşağıdaki grafik yardımıyla sektörel güven endekslerini inceleyelim:


Görüldüğü gibi 2011’in son üç ayında düşüş eğilimi gösteren endeksler, 2012’nin ilk dört ayında sürekli olarak yükselmiştir. 2012 Nisan ayında, Hizmet Sektörü Güven Endeksi’nin bir önceki aya göre %7,0, Perakende Ticaret Sektörü Güven Endeksi’nin %4,7 ve İnşaat Sektörü Güven Endeksi’nin ise %3,7 oranında arttığı görülmektedir.

Önemsediğimiz bir başka endekse, yani Tüketici Güven Endeksi’ne, baktığımızda da benzer bir tabloyla karşı karşıya kaldığımızı görmekteyiz ki, 2012 Mart ayında Tüketici Güven Endeksi, bir önceki aya göre %0,7 oranında artış göstermiştir.


Tablodan da anlaşılacağı gibi Tüketici Güven Endeksi son beş aydır sürekli artış göstermektedir.

Türkiye’nin ihracat ve ithalat rakamlarına da baktığımızda da geçen yılla karşılaştırıldığında olumlu bir tablo bulunmaktadır. Zira 2011 Mart ayında %54,6 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı, 2012 Mart ayında %64,3’e yükselmiş durumdadır. Kısaca belirtecek olursak 2012 yılı Mart ayında, 2011 yılının aynı ayına göre ihracat %12,2 artmış, ithalat ise %4,8 azalmıştır. Aynı dönemde dış ticaret açığı 9 832 milyon dolardan, 7 346 milyon dolara gerilemiş durumdadır.

Bu satırların yazarı “AB Ekonomik Krizi Ve Şirketler İçin Stratejiler” adlı yazısında ilk strateji olarak AB’ye ihracatı olan şirketlerimizin derhal gerçekleşmesi en kuvvetli senaryolara göre( örneğin; %40 gibi) hazırlıklarını yapmalarını, ihracatta ise özellikle Ortadoğu, Asya ülkelerini mercek altına almalarını belirtmişti! Geldiğimiz nokta itibarıyla görmekteyiz ki, Avrupa Birliği’nin (AB) ihracattaki payı, 2012 Mart ayında %41,6’ya gerilemiş durumdadır. İhracattaki artış ise Afrika, Asya ve Ortadoğu ülkeleri ile geliştirilen ticari ilişkilerden kaynaklanmıştır. Bu durum ticarette dinamik bir strateji uyguladığımızı, yani oyunu kuralına göre oynamayı öğrendiğimizi net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Son olarak belirtmek gerekirse S&P, Türkiye’ye yapılacak yatırımların önünü açan mütekabiliyet yasasının onaylanması ve 4 ana bileşenden (i-Genel Teşvik Uygulamaları, ii- Bölgesel Teşvik Uygulamaları, iii-Büyük Ölçekli Yatırımların Teşviki, iv-Stratejik Yatırımların Teşviki) ve 6 bölgeden oluşan yeni yatırım teşvik paketinin açıklanması gibi ekonomiyi olumlu olarak etkileyecek gelişmeleri(tam da zamanında!) görmezden gelmeyi tercih etmiştir. İşte tüm bunlardan dolayı mevcut göstergelerin S&P’yi doğrulamadığını söyleyebiliriz.

 
Küresel rekabet gücünü arttırmak niyetinde olan bir Türkiye, aile yapısının
korunmasına, akraba ve komşuluk hukukuna, dünyadaki tüm insanlara karşı hoşgörülü olmaya, stratejik düşünceye, yenilikçiliğe(inovasyon), Ar-Ge’ye,  marka-patent çalışmalarına, iktisatlı yaşamaya, kaliteye önem verdiği müddetçe yumuşak karnımız olan enflasyon ve cari açık gibi konular da düzelecektir. Gelecek hazırlıklı olanlara güler.

Esen kalın…


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.